Fiyat Farkı Alacağı Munzam Zararı Kapsar mı_.pdf

AhmetCan8 7 views 8 slides Oct 23, 2025
Slide 1
Slide 1 of 8
Slide 1
1
Slide 2
2
Slide 3
3
Slide 4
4
Slide 5
5
Slide 6
6
Slide 7
7
Slide 8
8

About This Presentation

Fiyat Farkı Alacağı Munzam Zararı Kapsar mı?
Bir yüklenici olduğunuzu düşünün. 2001 yılında bir gölet inşaatını eksiksiz tamamlıyorsunuz. Ancak idare, kusurlu olarak işin kabulünü 6 yıl geciktirerek 2007 yılında gerçekleştiriyor. Ödemeniz ise 2011 yılında, 2001 yılı bi...


Slide Content

Fiyat Farkı Alacağı Munzam Zararı Kapsar mı?
Bir yüklenici olduğunuzu düşünün. 2001 yılında bir gölet inşaatını eksiksiz
tamamlıyorsunuz. Ancak idare, kusurlu olarak işin kabulünü 6 yıl geciktirerek 2007 yılında
gerçekleştiriyor. Ödemeniz ise 2011 yılında, 2001 yılı birim fiyatları üzerinden yapılıyor. Bu
durum üzerine dava açıyorsunuz ve 2007 yılı fiyatları üzerinden "eskalasyon fiyat farkı"
alacağınızı kazanıyorsunuz. Bu kazandığınız tutar da size nihayet 2014 yılında ödeniyor.
Peki, adalet tam olarak sağlandı mı? Yasal faiz ve bu fiyat farkı, on yılı aşan bu süreçte
enflasyon karşısında uğradığınız gerçek kaybı, bozulan ticari itibarınızı, kaybettiğiniz
makine parkını telafi etti mi?
Karara konu olayda davacı yüklenici, gerçek zararının çok daha fazla olduğunu belirterek
Borçlar Kanunu kapsamında "munzam zarar" (aşkın zarar) için yeni bir dava açmış ancak,
davalı idare ve yerel mahkeme, ilk açılan "fiyat farkı" davasını "kesin hüküm" (res judicata)
sayarak bu yeni davanın açılamayacağına karar vermiş.
İşte hukuki yanılgı ve hata burada başlıyor. Fiyat farkı alacağı talebi ile munzam zarar
talebi hukuken aynı şey midir?
Zira, para borçlarında borçlunun temerrüdünün bir sonucu niteliğindeki munzam (aşkın)
zarar taraflar arasındaki eser sözleşmesinin düzenlendiği tarihte yürürlükte bulunan 818
Sayılı BK'nın 105. (T.B.K. 122) maddesinde düzenlenmiştir.
BK'nın 105/1 maddesi ‘Alacaklının düçar olduğu zarar geçmiş günler faizinden fazla olduğu
surette borçlu kendisine hiç bir kusur isnat edilemiyeceğini ispat etmedikçe bu zararı dahi
tazmin ile mükelleftir' hükmünü içermektedir.
Bu madde hükmüne göre alacaklının borçludan munzam zararını isteyebilmesi için;
●​para borcunun ifasında borçlunun temerrüde düşmüş olması,
●​temerrüt faizini aşan bir zararının bulunması,
●​söz konusu zararla borçlunun temerrüdü arasında uygun illiyet bağının bulunması
ve
●​borçlunun kusurunun bulunması gerekmektedir.
Eskalasyon farkı ise en basit tanımıyla, sözleşme imzalandığı tarihteki fiyatlar ile işin
yapıldığı tarihteki fiyatlar arasında enflasyon veya maliyet artışları nedeniyle oluşan farkı
ifade eder.
Bu terim, özellikle uzun yıllara sari inşaat (eser) sözleşmelerinde ve kamu ihalelerinde çok
kullanılmaktadır.
Şöyle düşünün: Bir müteahhit, 2020 yılı birim fiyatlarıyla bir köprü inşaatı ihalesini
kazanıyor. Ancak köprünün tamamlanması 2025 yılını bulacak. Bu üç yıl içinde demir,
çimento ve işçilik maliyetlerinin ciddi oranda artması kaçınılmazdır. Eğer müteahhide

2025 yılında yaptığı iş için hala 2020 yılı fiyatlarıyla ödeme yapılırsa, müteahhit enflasyon
karşısında ezilir ve iflas edebilir.
İşte eskalasyon (fiyat farkı) bu noktada sözleşmeye veya ilgili mevzuata (Fiyat Farkı
Kararnameleri gibi) konulan özel hükümlerle, artan bu maliyetlerin (baz fiyat ile güncel
fiyat arasındaki farkın) belirli bir formülasyona göre hesaplanarak yükleniciye ödenmesine
olanak tanır.
Temel amacı, sözleşme imzalandıktan sonra ortaya çıkan ve tarafların öngöremeyeceği
maliyet artışları karşısında yükleniciyi korumak ve işin tamamlanmasını sağlamaktır. Bu,
sözleşmesel bir haktır ve munzam zarar (gecikmiş ödemeden doğan enflasyon zararı)
kavramından hukuken farklıdır.
Yargıtay 6. Hukuk Dairesi de E. 2024/2908 K. 2025/1763 sayılı bu emsal kararıyla bu
kritik ayrımı netleştirmiş. Yüksek Mahkeme, yerel mahkemenin kesin hüküm nedeniyle
verdiği ret kararını bozmuş. Gerekçe çok net ve yol göstericidir. İlk dava, sözleşmesel bir
hak olan eskalasyon fiyat farkı talebine i̇lişkin olup, bu yeni dava ise, temerrüt faizini ve
hatta o fiyat farkını dahi aşan gerçek zararın tazmini talebidir.
Kararın en can alıcı noktası şudur. Yargıtay, bu yeni davada talep edilenin, ilk davada
hükmedilen eskalasyon farkını aşan bir zarar olduğunu açıkça belirtmiştir. Hatta, ilk
davada kazanılan alacağın kendisinin bile geç ödenmesinden (ilk davanın açıldığı tarih ile
2014'teki ödeme tarihi arasında geçen sürede) kaynaklanan ve yasal faizle karşılanamayan
zararın da bu yeni davanın konusu olduğunu vurgulamıştır.
Bu karar, özellikle kamu ihalelerinde veya uzun vadeli eser sözleşmelerinde idarelerin ya da
iş sahiplerinin geç ödemelerine maruz kalan yükleniciler ve şirketler için emsaldir.
Sonuç olarak bir alacağınız için fiyat farkı veya ana para davası kazanmış olmanız, o
alacağın geç ödenmesinden kaynaklanan ve yasal faizle karşılanmayan diğer tüm
zararlarınızı talep etmenize engel değildir. Eskalasyon fiyat farkı ve munzam zarar,
hukuken iki ayrı ve bağımsız müessesedir. Bu teknik ayrımı bilmek, enflasyonist bir
ekonomide ticari alacakların gerçek değerini korumak ve hak kaybına uğramamak için
zorunludur.
YARGITAY 6. HUKUK DAİRESİ E. 2024/2908 K. 2025/1763 T. 29.4.2025

DAVA : İlk Derece Mahkemesi kararı davacı vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmekle;
kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme
sonucunda, 29.04.2025 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara
davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.

Belli edilen günde davacı asil ... ve vekili Avukat ... ile davalı vekili Avukat ... ...'nın gelmiş
olmalarıyla duruşmaya başlanarak hazır bulunan davacı asil ve avukatların sözlü
açıklamaları dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen

saatte Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip
gereği düşünüldü:

KARAR : I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; ... Göleti inşaatı yapım işinin davacı tarafından 09.10.2001
tarihinde eksiksiz ve kusursuz olarak tamamlandığını, buna rağmen davalı kurumun
kusurlu olarak işin kabulünü geciktirerek 01.05.2007 tarihinde gerçekleştirdiğini, davalı
kurumun tamamen kendi kusuru sebebiyle 6 yıllık bir gecikmeyle işin kabulünü yapıp,
davacının mağduriyetine sebebiyet verdiğini, davacının kesin hesap alacağının 01.05.2007
tarihindeki birim fiyatları üzerinden 2007 yılı mali yılı içinde ödenmesi gerekirken davalı
kurum tarafından usul ve yasaya aykırı olarak 04.05.2011 tarihinde 2001 yılı birim fiyatları
üzerinden ödendiğini, davacının tüm yasal haklarını korumak ve kullanmak için davalı
kurumca 2001 yılı birim fiyatlarına göre hazırlanan hakedişi ihtirazi kayıt ile imzaladığını,
böylece davalı idare tarafından davacıya ihtirazi kayıt ile 05.04.2011 tarihinde yaklaşık 10
yıllık gecikmeyle bir baraj inşaatının %23,50 mertebesindeki ödenmeyen kısmı için
328.499,57 TL ödendiğini, davacıya 2001 yılı birim fiyatları üzerinden yapılan bu bedel
yönünden ödeme tarihine kadar en azından 2011 yılına göre doğan eskalasyon farkının
ödenmesi gerektiğini, bu yönden davacının zararı bulunmakta olup, ödenen 328.499,57 TL
açısından bu bedelin 05.04.2011 tarihinde ve faizsiz olarak ödenmesi sebebiyle uğranılan
munzam zararın tazmini gerektiğini, yine davacı tarafından davalı aleyhine Samsun 3.
Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2011/278 E. sayılı dosyasında açılan davada geçici kabulün
işin fiilen tamamlanmasından 6 yıl sonra yapılmasında hiçbir kusuru olmayan davacıya
2007 yılı yerine 2001 yılı birim fiyatları üzerinden ödeme yapılmasının davacı yüklenicinin
aleyhine sonuç doğuracağı belirtilip davacının kesin hakedişinin 2007 yılı birim fiyatlarına
göre hesaplanıp eskalasyon fiyat farkı alacağı ve KDV olarak 760.476,51 TL'nin davalı
kurumdan tahsiline karar verilip, verilen kararın Yargıtay onaması ile kesinleştiğini,
kararın Samsun 5. İcra Dairesinin 2013/6289 Esas sayılı dosyasında 02.10.2014 tarihinde
ödendiğini, ancak davacının zararının geçmiş günler faizinden çok fazla olduğu gibi faizle
karşılanamayacak zararının da söz konusu olduğunu, davalı idarenin birçok defa davacının
başvurusuna rağmen sözleşme ve yasal düzenlemelere aykırı davranıp davacının telafisi
mümkün olmayacak derecede munzam zararına sebebiyet verdiğini, Samsun 3. Asliye
Hukuk Mahkemesi'nde açılan davada mahkemece eskalasyon kat sayısı kullanarak 2007
yılı fiyatlarına dönüştürülen alacağın 2014 yılında ödendiğini, eskalasyon kat sayısının
esasen basit bir faiz uygulaması olup, devam eden işlerde yıllar içinde meydana gelebilen
fiyat artışı ve eksilişlerini ara hakedişlere yansıtılmasına yönelik uygulama olup, davacının
aşkın zararının telafi etmesinin mümkün olmadığını, yüksek orandaki kesin hesap
alacağının ödenmemesiyle zora düşen davacının bozulan banka ilişkileri ödenemeyen vergi
borçları ve diğer piyasa borçları nedeniyle iş yapamaz duruma düşüp bütün ticari kredileri
bankalar ve piyasa nezdinde ticari itibarının yok olduğunu, tüm araçlarının haciz edildiğini,
banka vergi borçlarının katlanıp iş ve inşaat makinalarının haciz ve satış yoluyla elinden
çıktığını geçim sıkıntısı nedeniyle aile birliğinin bozulduğunu ve davacının hak ettiği
alacakları zamanında alamamaktan dolayı açıkça acze düştüğünü, yine davacının Samsun

3. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin kararı ile ödenmesine karar verilen alacağından çok fazla
faiz ile karşılanamayacak bir munzam zararının söz konusu olduğunu, davacının bağlı
bulunduğu vergi dairelerindeki vergi borçları, 2001 yılından 2014 yılına kadar ki SGK
borçları ayrıca vasıtalar ve tapu kaydında görülen borçların munzam zararını
oluşturduğunu, davalı idarenin kusuru nedeniyle, davacının elindeki tüm makine parkını
kaybettiğini, makine parkı elinde olsaydı iş yapabilecek ihalelere girebilecek araçları kiraya
vererek gelir elde edebilecekken bunlardan yoksun kaldığını, bütün bu makine parkının
elinden çıkması ve kaybının munzam zararı olduğunu belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı
kalmak üzere HMK 107 maddesi gereği bilirkişi incelemesiyle alacağın tam ve kesin olarak
belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda artırılmak üzere şimdilik 25.000,00 TL munzam
zararın ait olduğu dönem tarihinden itibaren reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline
karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacı tarafından aynı konu ve sebebe dayanılarak davalı
idare aleyhine Samsun 3. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2011/278 Esas sayılı dosyasında
25.06.2013 tarihli ve 2013/296 Karar sayılı karar ile davacının davasının kısmen kabulüne
karar verilip kararın kesinleştiğini, davacının tüm talep ve iddialarını söz konusu davada da
ileri sürdüğünü savunarak davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesi'nin 11.04.2023 tarihli, 2020/579 E., 2023/180 K. sayılı kararı ile
Samsun 3. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2011/718 E., 2013/296 K. sayılı ilamına göre
borçlu idarenin temerrüt tarihleri, 15.000,00 TL için 27.05.2011 tarihi, 745.476,51 TL
içinse 29.01.2013 tarihi olduğu nazara alınarak, munzam zararın tespitinde öncelikle
borçlunun temerrüde düştüğü tarihten ödemenin gerçekleştiği 02.10.2014 tarihi tarihe
kadar geçen süre içinde, her yıl itibariyle gerçekleşen yıllık enflasyon artış oranı, bu oranın
eşya fiyatlarına yansıma durumu, mevduat ve Devlet Tahvillerine uygulanan faiz oranları,
Türk Lirası karşısında döviz kurlarında meydana gelen değişikliklere ilişkin listelere göre
ve istinaf ilamında belirtilen hususları kapsayacak şekilde ve hükme esas alınan 13.01.2023
tarihli ek raporda davacının munzam zararının 27.670,73 TL olarak hesap edildiği, eldeki
davada davacıya yüklenilebilecek herhangi bir kusur bulunmadığı, davalı kurumun ise
kamu kurumu olduğu nazara alındığında, mevcut durumda 13.01.2023 tarihli bilirkişi
raporu ile belirlenen miktardan, bahsedilen maddeler çerçevesinde davacı aleyhine olacak
şekilde indirim yapılmaması gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüyle 27.670,73 TL
munzam zarar alacağının 02.10.2014 tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte
davalıdan tahsili ile davacı taraf ödenmesine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

İlk Derece Mahkemesi'nin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri
tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesi'nin
14.06.2023 tarih ve 2023/1765 E., 2023/1645 K. sayılı kararı ile dosya içeriğine, toplanan
delillere, hükme esas alınan usul ve yasaya uygun bilirkişi raporuna, hükmün dayandığı
yasal ve hukuksal gerekçeye ve delillerin taktirinde ve değerlendirilmesinde bir isabetsizlik
bulunmamasına göre İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne kısmen reddine
karar verilmesinde ve hükmün fer'ilerinde usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum
bulunmadığı gerekçesiyle taraf vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine
karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

Bölge Adliye Mahkemesi'nin 14.06.2023 tarihli kararına karşı süresi içinde taraf
vekillerince temyiz isteminde bulunulması üzerine Dairemizin 11.12.2023 tarihli ve
2023/2935 E., 2023/4187 K. sayılı ilamıyla, Samsun 3. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin
2011/278 E. sayılı dosyasında, davanın açıldığı tarihe kadar davacının sözleşmeden
kaynaklanan munzam zararının talep edildiği, işbu davada ise zararının Samsun 3. Asliye
Hukuk Mahkemesi'nde görülen dava ile karşılanamayacak derecede fazla olduğunu ve bu
zararın talep edildiği, bu suretle her iki davanın talep sonucunun ve dava konularının aynı
olması nedeni ile tarafları, dava sebebi ve dava konusu aynı olan ve kesin hükme bağlanan
Samsun 3. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2011/278 E. sayılı davasından verilen hükmün
HMK'nın 330/1 maddesi gereğince işbu dava yönünden kesin hüküm teşkil ettiği, Samsun
3. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2011/278 E. sayılı dosyasından verilen fazlaya dair hakları
saklı kalmak kaydı ile eksik yapılan ödemeden yıllara göre fiyat artışının
uygulanmayışından dolayı zararlarının saklı tutulması ile ilgili taleple ilgili olarak fazlaya
dair davacı talebinin reddine ilişkin kararının da bu anlamda kesin hüküm niteliğinde
olduğu değerlendirilerek davanın reddinin gerektiği gerekçesiyle kararın bozulmasına
karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi'nin ilâm başlığında tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, Samsun 3.
Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2011/278 E. sayılı davasından verilen hükmün kesin hüküm
niteliğinde olduğu, bu hali ile HMK'nın 114/1-i maddesindeki dava şartına aykırılık
bulunduğu gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili temyiz dilekçesinde;

a. Samsun 3. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2011/278 E. sayılı dosyasında verilen hüküm ile
bu davadaki talep ve yargılama konusunun ilişiğinin bulunmadığını,

b. Yüksek Mahkemece eksik tahkikatla karar verildiğini,

c. Davalı tarafın kesin hükümle ilgili itirazının mahkemenin 17.12.2015 tarihli ön inceleme
tutanağında reddedildiğini,

d. Samsun 3.Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2011/278 E. sayılı dosyanın munzam zarara
ilişkin olmadığını beyan etmektedir.

B. Değerlendirme ve Gerekçe

Uyuşmazlık, eser sözleşmesinden kaynaklanan munzam zarar alacağının tahsili istemine
ilişkindir.

Para borçlarında borçlunun temerrüdünün bir sonucu niteliğindeki munzam (aşkın) zarar
taraflar arasındaki eser sözleşmesinin düzenlendiği tarihte yürürlükte bulunan 818 Sayılı
BK'nın 105. (T.B.K. 122) maddesinde düzenlenmiştir. BK'nın 105/1 maddesi ‘Alacaklının
düçar olduğu zarar geçmiş günler faizinden fazla olduğu surette borçlu kendisine hiç bir
kusur isnat edilemiyeceğini ispat etmedikçe bu zararı dahi tazmin ile mükelleftir' hükmünü
içermektedir. Anılan madde hükmüne göre alacaklının borçludan munzam zararını
isteyebilmesi için; para borcunun ifasında borçlunun temerrüde düşmüş olması, temerrüt
faizini aşan bir zararının bulunması, söz konusu zararla borçlunun temerrüdü arasında
uygun illiyet bağının bulunması ve borçlunun kusurunun bulunması gerekmektedir.

Samsun 3. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2011/278 E., 2013/296 K. sayılı dosyasında
davacının, 09.01.2001 tarihinde edimlerin yerine getirildiği, işin geçici kabulünün
01.05.2007 yapıldığı, kesin hesabın 2001 yılı birim fiyatları ile çıkarılarak ödemenin
04.05.2011 tarihinde yapıldığı iddiasıyla 2001-2007 tarihleri arasındaki eskalasyon fiyat
farkı alacağının ödenmesini talep ettiği, mahkemece, davacının geçici kabulün yapıldığı
2007 yılının fiyatlarıyla fiyat farkı alacağına hak kazandığı kabul edilerek KDV dahil
760.476,51 TL fiyat farkı alacağının davalıdan tahsiline karar verildiği, taraf vekillerinin
temyiz istemi üzerine Dairemizin (Kapatılan 15. Hukuk Dairesi) 03.07.2014 tarihli
ilamıyla, alacağın 15.000,00 TL'sine 27.05.2011 dava tarihinden, 745.476,51 TL'sine de
29.01.2013 ıslah tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tahsiline şeklinde
mahkeme kararının değiştirilmiş bu şekliyle düzeltilerek onanmasına karar verildiği,
kararın 16.02.2015 tarihinde kesinleştiği görülmüştür.

Dairemizin 11.12.2023 tarihli bozma ilamında, Samsun 3. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin
2011/278 E. sayılı dava dosyasının işbu dava yönünden kesin hüküm teşkil ettiği
gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiş ise de, işbu davada davacı, 2011/278 E. sayılı
davada talep edilip hükmedilen eskalasyon fiyat farkı alacağını aşan zararını ve

hükmedilen bedelin 02.10.2014 ödenmesinden dolayı dava tarihi ile ödeme tarihi arasında
temerrüt faizini aşan zararını talep ettiğinden işbu davadaki talep ile anılan davadaki talep
aynı olmadığından işbu davanın kesin hüküm teşkil etmeyeceği görülmüştür.

Bu durumda mahkemece, 2011/278 E. sayılı davada hükmedilen bedelin 02.10.2014
tarihinde ödendiği göz önünde bulundurularak, 2011/278 E. sayılı davada talep edilip
hükmedilen eskalasyon fiyat farkı alacağını aşan zarar ile dava ve ıslah tarihlerinden
itibaren yasal faiziyle birlikte hükmedilen bedeller yönünden ödeme tarihine kadar yasal
faizle karşılanamayan zararın hesaplattırılarak sonucuna göre karar verilmesi
gerektiğinden eksik inceleme ve yanlış değerlendirme ile karar verilmesi doğru olmamış,
HMK'nın 373/6 maddesi de dikkate alınarak kararın bozulması uygun görülmüştür.

SONUÇ : Açıklanan sebeplerle; Temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararının davacı
yararına BOZULMASINA, 28.000,00 TL duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınarak
Yargıtaydaki duruşmada vekille temsil olunan davacıya verilmesine, Peşin alınan temyiz
karar harcının istek halinde davacıya iadesine, Dosyanın İlk Derece Mahkemesine
gönderilmesine, 29.04.2025 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Av. Ahmet Can
Mail ​: [email protected]
Whatsapp​: 0 532 409 18 85

Yasal güncellemelerden haberdar olmak için Abone Olun ⇛ ??????

Bu konudaki Diğer Yazılarımız Ve Kararlar:
Mahkemelerce Hükmedilen Alacak Veya Tazminatların Enflasyon Karşısında Aşırı Ölçüde
Değer Kaybetmiş Olması Nedeniyle Tazminat Hakkı
Enflasyon Nedeniyle Değer Kaybı Tazminatı Davası
Yüksek Enflasyon Nedeniyle Temerrüt Faizini Aşan Zararın Ek Tazminat Davasıyla
Alınabilmesi
Alacağın Vadesinde Ödenmemesi Ve Borçlunun Temerrüde Düşmesi Nedeniyle Uğranılan
Aşkın Zarar (Munzam Zarar) Alacağının Tahsili Davası
Alacağın Değer Kaybına Uğratılması Nedeniyle Mülkiyet Hakkının Ve Makul Sürede
Yargılanma Hakkının Ihlal Edildiği Iddialarına İlişkin Anayasa Mahkemesi Bireysel
Başvuru Kararı
Mahkemece Hükmedilen Alacağın Değer Kaybına Uğratılarak Ödenmesi Nedeniyle
Mülkiyet Hakkının; Yargılamanın Uzun Sürmesi Nedeniyle De Makul Sürede Yargılanma
Hakkının İhlal Edildiği İddialarına İlişkin Anayasa Mahkemesi Bireysel Başvuru Kararı
Hatalı Vergi Tahsili Işlemi Nedeniyle Yersiz Veya Fazla Tahsil Edilen Vergilerin Iadesinde
Faiz Veya Enflasyon Farkı Ödenmemesinden Kaynaklanan Başvuruya İlişkin Anayasa
Mahkemesi Bireysel Başvuru Kararı
Emeklilik İkramiyesinin Güncellenerek Ödenmesine İlişkin Yargı Kararının
Uygulanmaması Nedeniyle Mülkiyet Ve Adil Yargılanma Haklarının İhlal Edildiğine İlişkin
Anayasa Mahkemesi Bireysel Başvuru Kararı
Mahkemelerce Hükmedilen Tazminatlar: Enflasyonun Yarattığı Değer Kaybına Karşı
Tazminat Hakkı
İhbar Tazminatı, Yıllık Ücretli İzin Alacağı, İşe Başlatmama Tazminatı, Bakiye Süre Ücreti

Alacağı, Sendikal Tazminat Gibi İşçilik Alacaklarında Enflasyon Nedeniyle Değer Kaybı
Tazminatı
Özel Hukuk Kişileri Arasındaki Borç İlişkisinden Doğan Alacağın Enflasyon Karşısında
Değer Kaybına Uğraması