James M. Buchanan (1919-2013) Otobiyografisi.pptx

SerdarYay1 1 views 16 slides Oct 06, 2025
Slide 1
Slide 1 of 16
Slide 1
1
Slide 2
2
Slide 3
3
Slide 4
4
Slide 5
5
Slide 6
6
Slide 7
7
Slide 8
8
Slide 9
9
Slide 10
10
Slide 11
11
Slide 12
12
Slide 13
13
Slide 14
14
Slide 15
15
Slide 16
16

About This Presentation

James M. Buchanan (1919-2013) Otobiyografisi


Slide Content

JAMES M. BUCHANAN (1919-2013) OTOBİYOGRAFİSİ SUNUMU HAZIRLAYAN: Ö znur GÖKTÜRK Bu sunum aşağıdaki kaynaktan hazırlanarak hazırlanmıştır : Aktan, C. C. & Yay, S., (2025), James M. Buchanan (1919-2013) Kısa Biyografisi ve Akademik Kariyer Kronolojisi , Ekonomi Bilimleri Dergisi , 17 (3): 333-351. Prof. Dr. Coşkun Can AKTAN & Doç. Dr. Serdar YAY

Büyük insanlar vardır . Büyük siyasetçiler diye bir şey belki de yoktur ; ama nadir de olsa tarih boyunca büyük devlet adamları daima var olmuştur . “ Siyasi lider ” diye tanımlanan figürler vardır ama büyük lider olma vasfına layık çok az siyaset adamı vardır . Yüzlerce yaşamış ressam , besteci , öykü ve roman yazarı vardır ama büyük sanatçılar nadirdir . Akademide yaşamış ve yaşayan on binlerce akademisyen vardır ama “ fikir adamı ” ya da “ bilim insanı ” olmayı hak edecek çok az insan vardır . Bilgili insanlar vardır ama bilge insanlar nadirdir . Ahlaklı insanlar elbette çoktur ; fakat “ yüksek erdemler”le buluşmuş insanlar nadirdir .

Eğer yaşamış ya da hayata veda etmiş bir insan hakkında yazı kaleme almak isterseniz o insanın büyüklüğüne bakınız . Nobel ekonomi ödülü sahibi Amartya Sen, Nobel kazanmış James M. Buchanan ölmeden iki yıl önce “ Buchanan’ın büyüklüğü ” (the greatness of James Buchanan) ifadesini kullanır ve şöyle der: “… iktisatçıların ve diğer sosyal bilimcilerin ve hatta dünyanın genelinin Buchanan’a minnettar olmak için çokça sebebi vardır .” İşte bir insanı ölümünden sonra bile ölümsüz kılan şey bu değerli ve samimi sözlerdir .

James McGill Buchanan, 2 Ekim 1919’da Tennessee’nin Murfreesboro kasabasında dünyaya geldi . Çocukluğu , Amerikan Güneyi’nin kırsal yoksulluğu içinde , ama aynı zamanda aile geçmişinin sağladığı yerel bir prestij ortamında geçti . Buchanan bu durumu , “ soylu bir yoksulluk ” olarak tanımlıyordu . Büyükbabası John P. Buchanan, 1891’de Farmers’ Alliance hareketi içinden Tennessee valiliğine seçilmiş , ancak yalnızca bir dönem görev yapabilmişti . Bu kısa siyasi kariyer bile ailenin yerelde önemli bir isim olarak anılmasına yetmiş , küçük James için de siyasetle erken yaşta bir bağ kurmuştu .

Babası çiftçilikten marangozluğa , veterinerlikten inşaat işçiliğine kadar her işi yapan , doğrudan pratik zekâya sahip bir insandı . Annesi Lila Scott ise meraklı , okuma tutkusuyla çevresindekilere ilham veren bir kişiliğe sahipti ; oğluna çocukluk yıllarında adeta özel öğretmenlik yaptı , onu sınıf atlatacak derecede ileri taşıdı . . Buchanan, yıllar sonra annesinin bu entelektüel merakını kendi akademik başarısının ilk temeli olarak anacaktı .

Genç James için ailesi tarafından çizilen yol aslında belliydi : Dedesinin izinden giderek hukuk ve siyaset alanında kariyer yapması bekleniyordu . Çünkü genç yaşta kendisine ailesi tarafından “vali dedesinin halefi ” olma rolü biçilmişti . Vanderbilt Üniversitesi’nde hukuk okumak planlanmıştı fakat Büyük Buhran’ın ekonomik şartları buna izin vermedi . Bunun yerine , evine yakın Middle Tennessee State Teachers College adlı koleje kaydoldu . Burada Shakespeare’den modern şiire , matematikten fiziğe , sosyal bilimlerden iktisada kadar geniş bir yelpazede eğitim aldı .

Mezun olduğunda hem ingiliz edebiyatı hem matematik hem de iktisadı da içerisine alan sosyal bilimlerde ana dal yapmıştı . Bu çok yönlü eğitimi , onun ileride disiplinler arası düşünme tarzına bir altyapı oluşturdu . Üniversiteyi bitirdiğinde karşısına üç seçenek çıktı : öğretmenlik , banka memurluğu veya Tennessee Üniversitesi’nde iktisat bölümünde araştırma asistanlığı ve yüksek lisans için burs. Geliri düşük de olsa eğitimi için son seçeneği tercih etmesi , hayatının yönünü belirleyecek bir karardı . Aslında bu tercih , ileride Nobel ile taçlanacak bir bilimsel kariyerin başlangıcıydı .

1941’de Tennessee Üniversitesi’nde iktisat alanında Charles P. White danışmanlığında akaryakıt tüketim vergileri üzerine bir master tezi hazırladı ve yüksek lisans derecesini başarıyla elde etti . White en beğendiği hocalarından birisi oldu ve onun çalışma ahlakını ve disiplinini kendine örnek aldı . II. Dünya Savaşı , bu akademik yönelişi bir süreliğine kesintiye uğrattı . Aynı yıl askere alındı ve Amerikan Donanması’nda beş yıl boyunca görev yaptı . Pearl Harbor ve Guam’da Amiral Chester Nimitz’in karargâhında operasyon subayı olarak çalıştı . Bu görev , ona kararların en üst düzeyde nasıl alındığını görme fırsatı verdi . Buchanan, sonradan bu deneyimin , akademik hayatta karşılaştığı küçük çekişmelere karşı dirayet kazandırdığını söyleyecekti . Liderlerin de sıradan insanlar gibi önyargılar ve sınırlılıklar içinde hareket ettiğini görmek , onun ilerideki “ metodolojik bireycilik ” anlayışını besleyen önemli bir tecrübe oldu . Orduda kalması için onu teşvik eden önemli kişilerin ısrarlarına rağmen , savaşın sonunda akademik bir kariyer yapmaya karar verdi . Savaş döneminde tanıştığı Ann Bakke ile 1945 yılında evlendi .

Savaş bitince Chicago Üniversitesi’nde doktora eğitimine başladı . Burada , düşünce dünyasının iki büyük figürüyle tanıştı : Frank H. Knight ve Knut Wicksell. Knight’ın dersleri , genç Buchanan’ı kısa sürede sosyalist eğilimlerden piyasa düzeninin savunuculuğuna yöneltti . Knight’ın hiçbir fikri kutsallaştırmayan , her şeyi sorgulayan ve entelektüel cesareti öne çıkaran tavrı , onun yaşam boyu rehberi oldu . Kütüphanede tesadüfen keşfettiği Wicksell’in vergi teorisi üzerine çalışması ise anayasal iktisat düşüncesine giden yolu açtı . Wicksell, kolektif kararların verimliliğini sağlayacak yegâne yolun oybirliği kuralı olduğunu savunuyordu . Bu fikir , Buchanan’ın “ kamu tercihi teorisi”nin en kritik taşlarından biri haline geldi .

Doktora eğitimi sonrasında 1948 yılında Tennessee Üniversitesi’nde görev yaptı. 1951 yılında ise Florida Devlet Üniversitesi’ne geçti ve 1955 yılına kadar buradaki görevine devam etti. 1950’li yıllar, onun akademik kariyerinde şekillendirici bir dönem oldu. Fulbright bursuyla gittiği İtalya’da 1955-1956 yıllarında klasik kamu maliyesi geleneğiyle tanıştı. İtalyanların devlet anlayışı, Anglo-Sakson düşüncesindeki idealize edilmiş “iyiliksever devlet” yaklaşımına keskin bir alternatif sunuyordu. Bu dönemde kamu borcu üzerine geliştirdiği fikirler, 1958’de yayımlanan Kamu Borçlanmasının İlkeleri (Public Principles of Public Debt) kitabına dönüştü ve hâkim anlayışa adeta meydan okuyan bu kitap büyük tartışmalar yarattı. Ardından 1969 yılında Maliyet ve Tercih (Cost and Choice) kitabı ile fırsat maliyeti kavramını bireysel ve kamusal tercihler düzeyinde yeniden tanımladı.

Buchanan 1956-68 yılları arasında 12 yıl boyunca Virginia Üniversitesi’nde görev yaptı . Burada the Thomas Jefferson Politik İktisat Araştırmaları Merkezi (Thomas Jefferson Center for Studies in Political Economy) adını taşıyan merkezin başkanlığını da yürüttü . Ardından 1969 yılında Virginia Tech bünyesinde Kamu Tercihi Merkezi (Public Choice Center)’ ni kurdu . 1958 yılında Virginia Üniversitesi’ne post- doktora araştırmacı olarak gelen Gordon Tullock ile tanıştı . Tullock ile birlikte 1962 yılında kaleme aldıkları Oybirliğinin Hesabı (The Calculus of Consent) kamu tercihi teorisinin bir anlamda “magnum opus”u oldu . Bu kitap , bireylerin siyasal kuralları seçerken de piyasa aktörleri gibi rasyonel çıkarlarını gözettiğini ileri sürüyor ve demokrasiyi anayasal kurallarla sınırlamanın önemine dikkat çekiyordu .

1960’lı ve 70’li yıllarda Buchanan, “Leviathan devlet ” ve “ anayasal iktisat ” üzerine yoğunlaştı . 1963 yılında “ piyasa-dışı karar alma süreci ” konusunda kurulan ilk araştırma toplantılarından itibaren iktisat bilimi , siyaset bilimi ve hukuk biliminde disiplinler arası işbirliği zemini aradı . “Virginia politik iktisat okulu ” adı verilen ekolün önemli figürlerinden biri olarak anıldı . Buchanan, sonraki yıllarda düşüncelerini derinleştirerek Özgürlüğün Sınırları (The Limits of Liberty) (1975), Demokrasideki Açık (Democracy in Deficit) (1977, Richard Wagner ile ) ve Vergilendirme Gücü (The Power to Tax) (1980, Geoffrey Brennan ile ) gibi eserlerle “ anayasal iktisat ” vizyonunu geliştirdi . Ona göre sorun , yalnızca yanlış ekonomik politikalar değildi ; siyasal aktörler de kendi çıkarlarını gözettiği için anayasal çerçevelerle sınırlandırılmaları gerekiyordu .

1986 yılında Nobel Ekonomi Ödülü’nü kazandığında Komite , onun “ ekonomik ve politik karar alma süreçlerinin sözleşmeci ve anayasal temellerini geliştirdiğini ” özellikle vurguladı . Buchanan Nobel konuşmasında , iktisatçıların sadece fiyatlar , üretim ve kaynak dağılımını değil , aynı zamanda bireylerin özgürlüklerini garanti altına alacak anayasal kuralları da incelemeleri gerektiğini belirtti . Bu, anayasal iktisat kavramının uluslararası literatürde kalıcılaşmasının dönüm noktasıydı .

Buchanan akademik hayatının büyük bölümünü Virginia’daki üniversitelerde geçirdi : Virginia Üniversitesi’nde Thomas Jefferson Politik İktisat Çalışmaları Merkezi’ni , Virginia Politeknik Enstitüsü ve Devlet Üniversitesi’nde Kamu Tercihi Araştırmaları Merkezi’ni , George Mason Üniversitesi’nde ise Kamu Tercihi Araştırmaları Merkezi’ni kurdu . Bu kurumlar , kamu tercihi teorisinin dünya çapında yayılmasında kritik rol oynadı . 9 Ocak 2013’te Blacksburg, Virginia’daki çiftlik evinde 93 yaşında hayata veda ettiğinde , ardında sadece eserler değil , disiplinler arası düşünceye ilham veren kalıcı bir entelektüel miras bıraktı .

James M. Buchanan İsveç’te Nobel Ekonomi Ödülü töreninde yaptığı konuşmanın son cümlesini bu sözlerle tamamladı . 94 yıllık yaşamı ve ölümüne değin sürdürdüğü yaklaşık 65 yıllık aktif yazarlık kariyeri boyunca hep özgür bir toplumda nasıl barış , huzur , düzen ve refah içerisinde yaşayabileceğimiz üzerine kafa yordu , fikirler geliştirdi . Buchanan kendi ifadesiyle hiçbir zaman bir maliyeci ya da iktisatçı olmadı ; o sosyal bilimlerin neredeyse tüm alanlarında yolculuklar yapan bir fikir adamı ve düşünürdü . Bütün odaklandığı nokta insanlığın ulaşmak istediği özgürlük , barış , huzur , düzen , etik , erdem , hukuk , adalet , hakkaniyet ve liyakat gibi değerlerdi . Bu değerleri savunan yüzlerce , hatta binlerce düşünür , bilim insanı ve fikir insanı bu hayattan geçti gitti . Fakat Buchanan’ı o binlerce değerli insandan farklı kılan şey Leviathan’ın insan yaşamını ve toplumsal düzeni nasıl darmadağın edeceğini ısrarlı bir şekilde anlatmasıydı . Buchanan devleti hiçbir zaman “ zorunlu fena ” olarak ele almadı , o büyüyen ve genişleyen devletin özgürlük , barış , huzur , adalet ve refah gibi ideallere ulaşılmasını engelleyecek bir kötülük olduğuna inanıyordu .

CC AKTAN: ResearchGate https://www.researchgate.net/profile/Coskun_Can_Aktan CC AKTAN: Google Scholar https://scholar.google.com.tr/citations?user=aIXq_ZEAAAAJ&hl=en Prof.Dr . Coşkun Can Aktan İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dokuz Eylül Üniversitesi [email protected] S YAY: ResearchGate https://www.researchgate.net/profile/Serdar-Yay S YAY: Google Scholar https://scholar.google.com/citations?user=lW9ON6kAAAAJ&hl=en Doç.Dr . Serdar YAY İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İzmir Demokrasi Üniversitesi [email protected]
Tags