etmiyenler de pek iyi anlıyabiliyorlardı, çünkü onların şiirinin özü eski
anlayışa göre idi, şairânelikten, şiirin asıl alanı diye bellenmiş
konulardan kurtulamamıştı. Orhan Veli çok daha ileri bir adım attı: şiirin
kendine öz bir dili, bir vezni olmadığı gibi kendine öz konuları da
olmıyacağını gösterdi, ahengin, musikinin de şiirden kaldırılabileceğini
anlattı. Nâzım Hikmet kelimelerle oynar, kelimelerle bir çeşit musiki
yaratmağa çalışır:
dağ gibi dalgalarla, dalga gibi dağlarla...
adım adım adımları,
kaldırım kaldırım kaldırımları...
Orhan Veli’de bu gibi oyunlar yoktur, onun şiirini kulağınızla değil,
ancak kafanızla anlıyabilirsiniz. Yahya Kemal’in, Nâzım Hikmet’in
şiirlerini dinlerken dalsanız da olur, onlardaki ses, gürültü size gene de
işler; Orhan Veli’nin şiirini dinlerken dalmağa gelmez, bir şey
anlıyamazsınız, bir zevk alamazsınız. Orhan Veli şiiri tamamile
fikrîleştirmiştir. Gülerim onun şiirinden mânâ çıkakaramıyanlara!
Mânânın ne olduğunu anlıyamamışlar, bilmiyorlar demektir.
Ancak Orhan Veli mânâyı, kendine yabancı unsurlardan temizler, bize
mânânın özünü verir. Bunu başka türlü söyliyeyim: Orhan Veli şiirlerinin
hemen hepsinde birer hikâye anlatır, hem de uzun birer hikâye, âdeta
birer hayat; ancak bu hikâyeleri bütün fazlalıklarından temizler, bize
birkaç satırda özü söyleyiverir, o koca hikâyeyi şiir üslûbuna koyuverir.
Böylelikle şiirin özünü genişletmiştir:
Şiir artık bütün konulara el uzatabilir, nasırı söyliyebileceği gibi bir
serhoşun belli belirsiz rüyalarını, anlaşılmaz dileklerini de söyliyebilir.
Şiir, Orhan Veli ile şairânelikten çıkmış, o dar alandan kurtulmuş, bütün
hayatı kavramıştır. Orhan Veli şiirinde bütün hayatı anlatmıştır demek
istemiyorum, yalnız bu imkânı yaratmıştır; kendisile birlikte çalışanlara,
kendisinden sonra gelenlere uçsuz bucaksız bir alan göstermiştir.
Dilinin, nesrindeki dilin değil, şiirindeki dilin güzelliği üzerinde de
durmak isterdim. Bütün şairlerimiz arasında türkçeyi, halk dilinin, halk
türkülerinin türkçesini onun kadar iyi kullanmış bir kişi daha
gösterilemez. Ama bu kuvveti, kendisi için bir yandan da bir zaaf
olmuştu, o da bir çeşit şairânelik yaratıyor, o da bir zincir, bir bağ
87