Tanri Yanilgisi / Richard Dawkins

2,090 views 36 slides Mar 21, 2010
Slide 1
Slide 1 of 36
Slide 1
1
Slide 2
2
Slide 3
3
Slide 4
4
Slide 5
5
Slide 6
6
Slide 7
7
Slide 8
8
Slide 9
9
Slide 10
10
Slide 11
11
Slide 12
12
Slide 13
13
Slide 14
14
Slide 15
15
Slide 16
16
Slide 17
17
Slide 18
18
Slide 19
19
Slide 20
20
Slide 21
21
Slide 22
22
Slide 23
23
Slide 24
24
Slide 25
25
Slide 26
26
Slide 27
27
Slide 28
28
Slide 29
29
Slide 30
30
Slide 31
31
Slide 32
32
Slide 33
33
Slide 34
34
Slide 35
35
Slide 36
36

About This Presentation

No description available for this slideshow.


Slide Content

1
TTAANNRRII YYAANNIILLGGIISSII
TThhee GGoodd DDeelluussiioonn
RRiicchhaarrdd DDaawwkkiinnss

RRiicchhaarrdd DDaawwkkiinnss
Richard Dawkins, bilimin halkça anla_1lmas1 için olu_turulmu_ Oxford Üniversitesi
Charles Simonyi kürsüsünde profesör ve ayn1 zamanda New College bilim kurulunun bir
üyesidir.

Gen Bencildir, Richard Dawkins'i üne kavu_turan ve hali haz1rda en ünlü ve çok okunan
kitab1d1r. Bir dizi çok satan kitap arkas1ndan gelmi_tir: Geni_letilmi_ Fenotip (The
Extended Phenotype), Kör Saatçi (The Blind Watchmaker), Cennetten Akan Irmak
(River Out of Eden), 0mkans1zl1k Da1na T1rmanmak (Climbing Mount Improbable),
Gökku_a1n1 Sökmek (Unweaving the Rainbow), Atalar1m1z1n Hikayesi (The Ancestor's
Tale) ve k1sa yaz1lar1ndan olu_an Bir ^eytan'1n Papaz1 (A Devil's Chaplain). Dawkins
hem Kraliyet Cemiyeti (The Royal Society) hem de Kraliyet Edebiyat Cemiyeti (Royal
Society of Literature) üyesidir. Aralar1nda 1987 Kraliyet Edebiyat Cemiyeti ödülü, 1990
Kraliyet Cemiyeti Michael Faraday ödülü, 1997 0nsan Biliminin 0lerlemesi 0çin
Uluslararas1 Kozmos Ödülü (International Cosmos Prize for Achievement in Human
Science), 2001 Kistler Ödülü, 2001 Shakspeare ödülü ve 2007 Galaxy 0ngiliz Kitap
Ödülleri Y1l1n Yazar1 ödülünün de olduu say1s1z onurland1rma ve ödülün de sahibidir.

Haziran 2006 da 0ngiliz televizyonu Kanal Dört, Richard Dawkins taraf1ndan hem
yaz1lan hem sunulan ve bu kitapta geli_tirilen konular1n baz1lar1n1 irdeleyen, Tüm
Kötülüklerin Kökeni isimli iki belgesel yay1nlad1.

******
00ÇÇEERR00KK

Önsöz & & & & & & & & & & & & & & & & & & & &..... 9

Bölüm 1. 0çten 0nanan Bir 0nançs1z & & & & & & & & & & & & 17
Hakl1 itibar & & & & & & & & & & & & & & & & & &..... 18
Haks1z itibar & & & & & & & & & & & & & & & & & &.. 27

Bölüm 2. Tanr1 Hipotezi ............................................ 35
Çok Tanr1c1l1k & & & & & & & & & & & & & & & & &.... 37
Tek Tanr1c1l1k & & & & & & & & & & & & & & & & &.... 42
Laiklik, Amerika'n1n Kurucular1 ve Dini & & & &.. 44
Agnostisizmin Yetersizlii & & & & & & & & & & &.... 51
Noma & & & & & & & & & & & & & & & & & & & &...... 58
Büyük Dua Deneyi & & & & & & & & & & & & & & &.... 64
Neville Chamberlain Evrimciler Okulu & & &.... 69
Küçük Ye_il Adamlar & & & & & & & & & & & & & &... 72

Bölüm 3.

2
ÖÖnnssöözz
Bu kitap sizin için. Bilinci artt1rmay1 amaçlar, bir ateist olman1n gerçekçi, cesur ve
görkemli bir istek olduu konusunda bilinci artt1rmay1. Mutlu olan, dengeli, ahlakl1 ve
mant1a dayal1 fikirlerle tatmin olmu_ bir ateist olabilirsiniz.

Belki de agnostisizmin makul bir görü_ olduunu, ancak ateizmin en az dinsel inanç
kadar dogmatik (inançsal) olduunu dü_ünüyorsunuz.

Amerikan kamuoyu yoklamalar 1, ateistlerin ve agnostiklerin say1s1n1n dindar Yahudilerin
ve hatta dier baz1 dindar topluluk üyelerinin say1s1n1 aç1k ara farkla geçtiini ileri
sürüyor. Ancak, Amerika'da en etkili siyasal lobi olduu herkesçe bilinen Yahudilerin ve
daha büyük politik gücü kullanabilen evanjelik H1ristiyanlar1n aksine, ateistler ve
agnostikler organize deildirler ve bu yüzden hemen hemen s1f1r etkiye sahiptirler.
Asl1nda ateistleri organize etmek, kedileri gütmeye benzetilir çünkü ateistler ba1ms1zca
dü_ünmeye yatk1nd1rlar ve otoriteye boyun emeyeceklerdir.

Robert M. Pirsig _öyle demi_tir; Yan1lg1dan bir ki_i ac1 çekiyorsa, buna delilik denir.
Yan1lg1dan birçok insan ac1 çektiinde ise buna Din denir.

BBÖÖLLÜÜMM 11..
00ÇÇTTEENN BB00RR 00NNAANNÇÇSSIIZZ

Kafamda insan suretinde bir Tanr1 canland1rmaya çal1_mam; dünyan1n yap1s1
kar_1s1nda, onu kavramaya yetersiz alg1lar1m1z1n el verdii ölçüde hu_u duymak
yeterlidir. ALBERT EINSTEIN

HHAAKKLLII 00TT00BBAARR
Nobel ödüllü fizikçi (ve ateist) Steven Weinberg, Dreams of a Final Theory ' de (Son
Kuram1n Dü_leri) basit bir aç1klamayla ta_1 gediine oturtmu_tur: Baz1 insanlar1n
öylesine geni_, öylesine esnek Tanr1 görü_leri vard1r ki her nereye bakarlarsa baks1nlar
Tanr1y1 bulacaklar1na hiç _üphe yoktur. Onlara sorduunuzda, 'Tanr1 en büyüktür' ya da
'Tanr1 bizim en üstün yarad1l1_l1 halimizdir' ya da 'Tanr1 kainatt1r' diyeceklerdir. Elbette,
t1pk1 dier kelimelerde olduu gibi 'Tanr1' kelimesine de istediimiz anlam1 verebiliriz.
Eer 'Tanr1 enerjidir' demek isterseniz, onu bir avuç kömürün içinde de bulabilirsiniz.

Daha talihsiz bir kafa kar1_1kl11 ise Einstein c1 din denilebilecek _eyi doa üstücü dinden
ay1ramamak yüzünden do mu_tur. Einstein'1n ara s1ra Tanr1n1n ad1n1 anmas1, (ki bunu
yapan tek ateist bilim adam1 o deildir) yanl1_ anlamaya ve bu ünlü dü_ünür üzerinde
hak iddia etmeye can atan doa üstücülere cazip gelmi_ti.

Julian Baggini, Ateizm: Çok K1sa Bir Takdim'de bir ateistin natüralizmle balant1s1n1n
anlam1n1 aç1klar: Ateistlerin temel inanc1; kainatta yaln1zca tek çe_it hammadde
bulunduu ve bunun da fiziksel olduudur, bunun d1_1ndaki _eyler, güzellik, duygular
ve ahlaki deerler yani k1sacas1 insan hayat1na zenginlik katan zengin fenomenlerin
tümü ak1lda olu_ur.

3
Eer kesin olarak anla_1lamad11 için doan1n ötesine uzan1yormu_ gibi görünen
herhangi bir _ey varsa, eninde sonunda onu anlamay1 ve doan1n içinde onu
kucaklamay1 umar1z. Ne de olsa bir gökku_a1n1 bilimsel tan1m1yla aç1klad11n1zda
muhte_emliinden hiçbir _ey kaybetmeyecektir.

Yahudi olduunu gurur duyarak söyleyen ve Yahudi dini kurallar1na uyan bir çok
entelektüel ateist vard1r. Bunun sebebi belki eski geleneklere, ya da öldürülmü_
akrabalara kar_1 sadakat ve ayn1 zamanda "din"'i, birçoklar1m1z1n payla_t11 en ünlü
taraftar1 Albert Einstein olan panteistik sayg1 olarak s1n1fland1rmaya olan _a_k1n ve
_a_1rt1c1 isteklilik olabilir. 0nanmayabilirler ancak Dan Dennett'in söyledii _ekilde,
'inanca inan1rlar'.

Einstein'1n en hevesle al1nt1 yap1lan dü_üncesi _udur, Dinsiz bilim topal, bilimsiz din
kördür. Ancak Einstein ayn1 zamanda _unlar1 da söylemi_tir: Dinsel görü_lerim
hakk1nda okuduklar1n1z elbette bir yaland1, düzenli olarak tekrar edilmekte olan bir
yalan. 0nsan suretinde bir Tanr1ya inanmam; ve bunu hiçbir zaman inkar etmedim,
aksine bunu aç1k bir _ekilde ifade ettim. Eer içimde dinsel olarak tan1mlanabilecek bir
his var ise, bu dünyan1n yap1s1 kar_1s1ndaki s1n1rs1z hayranl11md1r, elbette bilimimizin
aç1klayabildii kadar1na.

0_te Einstein'dan birkaç al1nt1 daha, amaç Einstein c1 inanc1n lezzetini katmakt1r.
Ben içten inanan bir inançs1z1m. Bu biraz yeni bir tür inançt1r.

Ben doaya hiçbir zaman bir amaç, hedef veya antropomorfik (insan biçiminde) olarak
anla_1labilecek bir _ey yüklemedim. Doadan anlad11m, onun sadece çok eksikçe
kavrayabildiimiz, olaanüstü güzellikte bir yap1 olduu ve dü_ünen insana
alçakgönüllülük hissini a_1lamas1 gerektiidir. Bu, mistisizm ile hiç alakas1 olmayan
gerçek bir inanca dayal1 bir duygudur.

0nsan suretinde bir Tanr1 fikri bana oldukça yabanc1d1r ve hatta safça gelir.

O halde, o da t1pk1 Voltaire ve Diderot gibi bir deist miydi ? Yoksa felsefesine hayran
olduu Spinoza gibi bir panteist miydi: Varolan1n sistemli harmonisinde kendisini belli
eden, Spinoza'n1n Tanr1s1na inan1r1m, kendisini insan eylemleri ve kaderleriyle
ili_kilendiren bir Tanr1ya deil. ?

Gelin terminolojiyi hat1rlayal1m. Bir teist, ilk i_i olan evreni yaratmas1n1n yan1nda, hala
ortal1klarda ilk yaratt1klar1n1n sonraki kaderini etkileyen ve gözleyen bir doaüstü
zekaya inan1r. Tanr1ya inanan birçok inanç sisteminde, Tanr1 insani meselelerle çok
yak1n ili_kidedir. Dua edenlere cevap verir, günahlar1 affeder ya da cezaland1r1r,
mucizeler yaratarak dünyaya müdahale eder, iyi ve kötü eylemlerimizin hesaplar 1n1
tutar ve bunlar1 ne zaman yapt11m1z1 bilir (ve hatta ne zaman yapmay1
dü_ündüümüzü de bilir). Bir deist de doaüstü bir zekaya inan1r ancak bu zekan1n
eylemleri, öncelikle kainata hükmeden kanunlar1 düzenlemekle s1n1rl1d1r. Deist Tanr1
asla daha sonra müdahale etmez ve insan meselelerine özel bir ilgi duymad11 kesindir.
Panteistler doaüstü bir Tanr1ya hiç inanmazlar, ancak tarih kelimesini doan1n ya da
kainat1n ya da i_leyi_e hükmeden kanunlar1n doaüstü olmayan e_anlaml1s1 olarak
kullan1rlar. Ancak bu e_anlaml1l1k doa üstücülüü içermez. Deistlerin Tanr1s1 duac1lara

4
cevap vermez, günahlarla ya da günah ç1karmalarla ilgilenmez, dü_üncelerimizi
okumaz ve kaprisli mucizelerle müdahale etmez ve dolay 1s1yla deistler teistlerden bu
noktada ayr1l1r. Deistler ile panteistler aras1ndaki fark ise, deist Tanr1n1n panteistin
kainat1n kurallar1 için belirledii mecazi ya da _iirsel e_anlam olmaktan ziyade, bir çe_it
kozmik zeka olmas1d1r. Panteizm uyar1lm1_ ateizmdir. Deizm, suland1r1lm1_ teizmdir.

Einstein dan al1nt1 yaparsak; Tecrübe edilebilecek herhangi bir _eyin arkas1nda
akl1m1z1n kavrayamayaca1 bir _ey olduunu ve bunun güzelliinin ve de ha_metinin
bize yaln1zca dolayl1 bir yolla ve zay1f bir yans1ma olarak ula_t11n1 hissetmek, bu
dindarl1kt1r. 0_te ben bu anlamda dindar1m. Ben de bu anlamda dindar1m ama
kavrayamayaca1 ifadesinin sonsuza kadar kavranamaz anlam1na gelmemesi
ko_uluyla. Ancak kendime dindar dememeyi tercih ederim çünkü bu yan 1lt1c1 olur. &Carl
Sagan bunu çok güzel ifade eder: & Tanr1 eer sadece ve sadece kainata hükmeden
fiziksel kanunlar serisiyse, o halde böyle bir Tanr1n1n varl11 çok aç1kt1r. Bu Tanr1
duygusal yönden tatmin edici deildir ... , yer çekimi kanununa dua etmenin pek
anlaml1 olduu söylenemez.

Bu fizikçilerin metaforik (mecazi) ya da panteistik T anr1s1, 0ncil'in, rahiplerin, molla ve
hahamlar1n ve de Katolik Kilisesi'nin dei_mez kurallar1n1n müdahale eden, mucize
üreten, dü_ünceleri okuyan günah cezaland1ran, dualara yan1t veren, Tanr1s1ndan
birkaç 1_1k y1l1 uzaktad1r. Bu ikisini kas1tl1ca kar1_t1rmak, benim kanaatimce entelek tüel
hainliin daniskas1d1r.


HHAAKKSSIIZZ 00TT00BBAARR
Toplumumuzda dindar olmayanlar dahil neredeyse herkesin kabul ettii genel bir san1
vard1r; bu, dinsel inanc1n bilhassa sald1r1lara kar_1 savunmas1z olduu ve olaand1_1
kal1nl1kta bir sayg1 duvar1yla korunmas1 gerektiidir. & Douglas Adams & bu konuya
çok ustaca aç1kl1k getirir, onun bu sözlerini payla_maktan hiç usanmam:
Din ... merkezinde baz1 fikirler bar1nd1r1r ve biz bunlar1 kutsal ya da mübarek diye
adland1r1r1z ya da benzer terimler kullan1r1z. Bu _u anlama gelir, 0_te hakk1nda kötü söz
söyleme izninizin olmad11 bir fikir ya da bir kavram; tek keli meyle, bu yasakt1r. Peki
neden olmas1n ? Çünkü yasakt1r ! Eer birisi sizin onaylamad11n1z bir partiye oy
verirse, bu konuda onunla istediiniz kadar tart1_makta serbestsiniz; herkes bir görü_
bildirecek ama bu kimseyi rencide etmeyecektir. Eer birisi vergilerin artmas1 ya da
azalmas1 gerektiini söylerse, bu konuda da yorum yapmakta özgürsünüz. Ancak di er
taraftan, birisi Bir Sebt günü 1_1k dümesine dokunmamal 1y1m derse, ona _öyle
dersiniz, Buna sayg1 duyar1m .

Neden Muhafazakar partiyi ya da 0_çi partisini, Cumhuriyetçileri ya da Demokratlar1, _u
yada bu model ekonomiyi ya da Windows yerine Macintosh'u desteklemek" tamamen
me_rudur da kainat1n nas1l meydana geldii ve onu kimin yaratt11yla ilgili bir fikir
beyan etmek yasakt1r ? Kutsal meseleler olduu için mi ? ... Genelde dinsel görü_lere
itiraz etmemeye al1_k1n1z & Yine de meseleyi mant1kl1ca irdelediinizde, böylesi fikirlerin
dier fikirlerle çeki_ebilmesi ad1na en az onlar kadar serbest olmamas1n1n bir sebebi
yoktur, tabi eer söylenmemeleri gerektiini aram1zda bir _ekilde kararla_t1rmad1ysak.
'

5
Din, her zaman koz ol arak kullan1lm1_t1r. & Dinin gücü adeta bir t1ls1m gibidir.

E_cinsel kar_1t1 ayr1mc1l11n resmi davas1, sözüm ona dinsel ayr1mc1l1a kar_1 bir dava
olarak düzenlenmi_tir ! Ve yasa buna sayg1 duyar görünmektedir. Eer e_cinsellere
hakaret etmemi engellemeye çal1_1rsan1z, bu benim önyarg1 özgürlüüme tecavüz
etmektir. diyerek s1yr1lamazs1n1z. Ancak _unu diyerek kurtulabilirsiniz, Bu benim din
özgürlüüme tecavüz etmektir. Üzerinde dü_ündüünüzde, aradaki fark nedir ? Bir kez
daha din, bask1n ç1km1_t1r.

Ayr1ca hiç kimsenin Peygamberin resmini çizmemesini öütleyen 0slami bir öreti
vard1r. Mueller'in incelemesine göre; & Eer insanlar bir 7'nci yüzy1l vaizini kendi
ailelerinden daha çok seviyorlarsa, bu onlara kalm1_. Ancak onlardan ba_ka kimse bunu
ciddiye almak zorunda deildir

H.L. Menken'in dedii gibi: Dier dostlar1m1z1n inanc1na sayg1 göstermek zorunday1z
ancak bu sayg1 yaln1zca kar1s1n1n güzel, çocuklar1n1n da ak1ll1 olduu teorisine
gösterdiimiz anlay1_ta ve boyutta olmal1d1r.

Olaylar1n geli_iminde dine benzersiz _ekilde ve haddini a_an sayg1 gösterilir ki ben bu
kitap için bundan feragat ediyorum. Ne birilerini incitmek ad1na tarz1m1n d1_1na
ç1kaca1m ne de inanç meselesini dier meselelerden ayr1 tutarak daha yumu_ak bir
tutum sergileyeceim.


BBÖÖLLÜÜMM 22..
TTAANNRRII HH00PPOOTTEEZZ00

Bir ça1n dini, bir sonrakinin edebi elencesidir. RALPH WALD EMERSON

Eski Ahit'in Tanr1s1, tart1_maya aç1k olarak, tüm literatürün en tats1z karakteridir.
K1skanç ve bundan gurur duyan, dar kafal1, adaletsiz, ba1_lamak bilmez bir hakimiyet
ba1ml1s1, kindar, kana susam1_ bir etnik temizlikçi, homofobik, 1rkç1, bebek katili,
soyk1r1mc1, evlat katili, bir salg1n hastal1k gibi tehlike saçan, megalomanyak,
sadomazo_ist, kötücül, dönek bir zorba ve bir kad1n dü_man1. & Thomas Jefferson da
benzer fikre sahipti: "H1ristiyanlar1n Tanr1s1 korkunç, kötü huylu bi r varl1kt1r; ac1mas1z,
kindar, kaprisli ve adaletsizdir"

Bu denli kolay bir hedefe sald1rmak insafs1zl1kt1r. & Bunun aksine, Tanr1 Hipotezini daha
savunulabilir bir biçimde tarif etmeliyim: bir üstün insan, bir doa üstü zeka vard1r ve
bu varl1k, kainat1 ve de içindeki biz dahil her _eyi bilinçli olarak tasarlam1_ ve
yaratm1_t1r. Bu kitap daha farkl1 bir görü_ü savunacakt1r: herhangi bir _ey tasarlamaya
yeter karma_1kl1kta bir yarat1c1 zeka, yaln1zca kademeli evrimin uzun bir sürecinin son
ürünü olarak ortaya ç1kabilir. Evrim geçirmi_ yarat1c1 zekalar muhakkak kainata en geç
kat1lanlard1r ve bu sebepten ötürü, evrenin tasar1m1ndan sorumlu olamazlar. Tanr1 bu
tan1ma göre bir yan1lg1d1r ve sonraki bölümlerin gösterecei gibi, zararl1 bir yan1lg1d1r.

6
ÇÇOOKK TTAANNRRIICCIILLIIKK ((PPoolliitteeiizzmm))
& ibn Warraq : tektanr1c1l11n nihai kaderi s1ras1 geldiinde bir tanr1 daha eksilterek
ateizm olmakt1r.

Tabi ki en iyisi, dini, hay1rseverliin sebebiymi_ gibi göstererek reklam1n1 yapmay1
tamamen terk etmek olurdu.

(eer Mormonizmi' de sayarsak dört din) hepsinin de geçmi_i mitolojik resul 0brahim'e
dayan1r.

Benim sald1rd11m _ey, Tanr1d1r, bütün Tanr1lard1r ve ne zaman ve ne _ekilde icat
edilmi_ veya edilecek olurlarsa olsunlar doaüstü olan her _eydir.

TTEEKK TTAANNRRIICCIILLIIKK ((MMoonnootteeiizzmm))
Eski Ahit ad1yla bilinen barbar bir Tunç ça1 metninden üç insanl1k kar_1t1 din geli_mi_
ve dolay1s1yla, gök tanr1 ve dünyevi erkek elçilerinin etkisine girmi_ olan bu diyarlarda
2000 y1ld1r bir kad1n nefreti var olmu_tur.GORE VIDAL

H1ristiyanl11n temeli, Filistin'in Roma i_gali s1ras1nda Tarsuslu Paul taraf1ndan,
Yahudiliin daha merhametli ve daha az ayr1cal1kl1 tek tanr1c1 bir mezhebi olarak at1lm1_
ve dünyan1n geri kalan1na Yahudilerden yay1lm1_t1r. Birkaç yüzy1l sonra, Muhammed ve
takipçileri Yahudi orijinalinin kat1 tektanr1c1l11na yeniden döndüler ama ayr1cal11n1 bir
kenara ittiler. Ve inanc1 yaymak için güçlü bir askeri fetih ideolojisi ekleyerek, yeni
kutsal kitap Kuran'1n üzerinden 0slam'1 kurdular. H1ristiyanl1k da, ilkin 0mparator
Konstantin'in bu inanc1 d1_ merkezli bir mezhep olmaktan ç1kar1p resmi inanç
konumuna yükseltmesinin ard1ndan Romal1lar1n, ard1ndan Haçl1 sava_ç1lar1n1n ve daha
sonra vurguncular ve misyonerler e_liindeki dier Avrupal1 i_galci ve sömürgecilerin
kulland1klar1 k1l1çlar sayesinde yay1lm1_t1r. ... Budizm ve de Konfüçyüsçülük gibi dier
inançlar için endi_elenmem gerekmiyor. Asl1nda bunlara din yerine ahlaki düzen veya
hayat felsefesi olarak bak1lmas1 gerektii _eklinde söylenebilecek birkaç söz vard1r.

Eski Ahit'in psikoz sorunlu tanr1s1na k1yasla, 18. yüzy1l Ayd1nlanmas1n1n deist Tanr1s1
ba_tan a_a1 daha ulu bir varl1kt1r: kozmik yarat1m1na yak1_an, yücelii itibariyle insani
meselelerle ilgilenmeyen, ki_isel dü_ünce ve umutlar1m1za kay1ts1z, kirli günahlar1m1z1
ya da gevelediimiz pi_manl1klar1m1z1 kafas1na takmayan.

&deistlerin ateistlerle çeli_mesi, teistlerle ise birle_mesi daha büyük ihtimaldir. Her
_eyin ötesinde, her iki grup da evreni yaratm1_ olan üstün bir zekaya gerçekten inan1r.

LLAA00KKLL00KK,, AAMMEERR00KKAA''NNIINN KKUURRUUCCUULLAARRII VVEE DD00NN00
& kurulu_ temellerinde laiklik olan Amerika'n1n _u an H1ristiyanl1k aleminin en dindar
ülkesi olmas1 çeli_kisine s1kl1kla dikkat çekilir.

Yine bir dier varsay1ma göre Amerika'n1n a_1r1 dindarl11, paradoksal bir _ekilde,
yap1s1ndaki laiklikten ileri gelmektedir. Amerika hukuki yönden aç1kça laik olduu için,
din, hür te_ebbüs halini alm1_t1r. & ve sonuç günümüzdeki az eitimli s1n1flar aras1nda
din ç1lg1nl11na yakla_an bir _eydir.

7
Jefferson'1n a_a1daki demeci, bugün agnostisizm dediimiz _eyden ay1rt edilemez:
"Soyut varl1klardan bahsetmek, hiçlerden bahsetmektir. 0nsan ruhunun, meleklerin ve
tanr1n1n soyut olduunu söylemek, ya bunlar1n birer hiç olduunu söylemek demektir
ya da Tanr1, melekler ve ruhlar yoktur.

Zay1f zihinleri kölele_tiren a_a1l1k önyarg1lar1n yol açt11 bütün korkular1 üzerinden at.
Mant11 bulunduu yuvas1na s1k1ca oturtarak düzelt ve her olay ve dü_ünce için onun
mahkemesine ba_vur. Tanr1n1n varl11n1 bile cesurca sorgula; çünkü eer bir Tanr1
varsa, akla sayg1y1 gözü kapal1 korkudan daha çok takdir edecektir.

Jefferson ve arkada_lar1 teist, deist, agnostik ya da ateist olmalar1n1n yan1nda ayn1
zamanda dinsel görü_leri olan ya da olmayan bir Ba_kan1n, _ahsi meselelerini tamamen
içinde tutmas1 gerektiine inanan tutkulu laiklerdi. Amerika'n1n kurucular1n1n hepsi, özel
dinsel inançlar1 her ne olursa olsun, eer Baba George Bush'un kendisine gazeteci
Robert Sherm taraf1ndan sorulan, Ateist olan Amerikal1lar1n vatanda_l1klar1n1n ve
vatanseverliklerinin e_itliini onayl1yor musunuz ? sorusuna verdii cevab1 okusalard1
donakal1rlard1: Hay1r, bu ateistlerin ne vatanda_ ne de vatansever olarak
say1lmalar1n1n zorunlu olduunu dü_ünmüyorum. Bu millet Tanr1n1n emrindedir.

& Ateizmi onaylayan her ba_kan aday1n1n ani bir siyasi intihara giri_mi_ olduu,
evrensel bir görü_tür.

AAGGNNOOSSTT00SS00ZZMM00NN YYEETTEERRSS00ZZLL0000
Hiçbir _ekilde kan1t bulamad11m1z konularda agnostik olmakta yanl1_ olan bir _ey
yoktur. Mant1a uygun bir duru_tur. & Agnostisizm, bir anlamda çou bilimsel
sorgulamada uygun bir duru_tur; mesela fosil tarihindeki en büyük imha olan dinozor
neslinin tükenmesine neyin yol açt11n1n sorgulanmas1nda olduu gibi.

Agnostisizmi iki çe_ide ay1rarak ba_layaca1m. UGA, yani Uygulamada Geçici
Agnostisizm, gerçekten kesin bir yan1t1n olduu, öyle ya da böyle, ancak bu yan1ta
ula_mak için yeterli kan1t1m1z1n olmad11, (ya da kan1t1 anlamad11m1z ya da kan1t1
okumaya vaktimizin olmad11, vesaire ... ) akla uygun haz1r cevapl1l1kt1r. UGA, dinozor
katliam1 kar_1s1nda mant1kl1 bir duru_tur. Bir yerlerde bir gerçek vard1r ve bir gün bu
gerçei bilmeyi umar1z, gerçi o an bilmeyiz.

Ancak ayr1ca, haz1r cevapl1l11n son derece kaç1n1lmaz bir türü daha vard1r ki buna
Prensipte Sabit Agnostisizm (PSA) diyeceim. Agnostisizmin PSA türü, ne kadar kan1t
toplarsak toplayal1m asla cevaplanamayacak sorular için uygundur, çünkü kan1t fikri
ba_l1 ba_1na uygulanamazd1r.

Tanr1n1n varl11 ya da yokluu evrenle ilgili bilimsel bir olgudur, uygulamada olmasa
bile prensipte ke_fi mümkündür.
...

1) Koyu Teistler. Tanr1n1n var olma olas1l11 %100 dür. C.G.Jung un sözleriyle Ben
inanmam, bilirim.

8
2) Son derece yüksek olas1l1k ama tam yüzde 100 deildir. Fiili teistler (gerçekten
teist olanlar). Kesin olarak bilemem ama Tanr1ya fazlas1yla inan1r1m ve onun
burada olduunu varsayarak hayat1m1 sürdürürüm .
3) Yüzde 50'den yüksek ama çok yüksek olmayanlar . Teknik aç 1dan agnostik ama
teizm meyilli. Son derece _üphe duyar1m ama Tanr1ya inanmaya meyilliyim.
4) Tam yüzde 50. Düpedüz tarafs1z agnostik. Tanr1n1n varl11 ya da var olmamas1
tam anlam1yla e_it olas1l1ktad1r.
5) Yüzde 50'den dü_ük ama çok dü_ük deil. Teknik aç1dan agnostik ama ateizm
meyilli. Tanr1n1n olup olmad11n1 bilmem ama inançs1z olmaya meyilliyim.
6) Son derece dü_ük olas1l1k ama s1f1r deil. Fiili ateist. Kesin olarak bilemem ancak
Tanr1n1n epey olanak d1_1 olduunu dü_ünürüm ve burada olmad11n1 varsayarak
hayat1m1 sürdürürüm.
7) Koyu ateist. Tanr1n1n olmad11n1 bilirim , t1pk1 Jung'un bir tanr1n1n olduunu
"bilirim" görü_ü gibi.

& (Bu arada, Jung raflar1ndaki belirli kitaplar1n gürültülü bir patlamayla kendiliinden
patlad1klar1n1 da dü_ünmü_ birisidir.) Ateistler inanç sahibi deildirler ve tek ba_1na
mant1k hiç bir _eyin kesinlikle var olmad11 görü_üne itemez.

Bu al1_1lm1_1n d1_1ndaki örneklerin tümünün ana fikri, çürütülemez oldu klar1d1r, ancak
yine de hiç kimse bu örneklerin var olma hipotezlerinin, var olmama hipotez leriyle e_it
bir durumda olduunu dü_ünmez. Russel'1n belirtmek istedii, ispat1n yükünün
inançs1zlar1n deil inançl1lar1n s1rt1nda olduudur.

Önemli olan Tanr1n1n çürütülebilir olup olmad11 deil (ki çürütülemez deildir)
varl11n1n mümkün olup olmad11d1r. & Ve Tanr1 kan1tlanamayaca1 ve
çürütülemeyeceinden, var olma olas1l11n1n yüzde 50 olduunu varsaymak da
kesinlikle mant1k d1_1d1r ki bu dü_üncenin geçersizliini ayr1ca ele alaca1z.

NNOOMMAA
... bilim baz1 karma_1k sorular1 kar_1layam1yorsa, insanlar1 bunu dinin yapabileceini
dü_ünmeye iten nedir ?

& hepimiz hak etmeyen ama güçlü bir rakibe yaranmak için gerçekte inanmad 1klar1m1z1
onaylamaktan suçluyuz &

Bir yarat1c1 doaüstü zekan1n varl11 ya da yokluu aç1k bir biçimde bilimsel bir
sorgudur, pratikte tart1_mas1z olmasa bile (ya da henüz). Ayr1ca dinlerin milyonlarca
imanl1y1 etkilemek için bel balad11 her mucize hikayesinin yalanlanmas1 ya da
dorulanmas1 da öyledir.

Ve ilgi çekmenin yollar1ndan biri gerçekte onaylamad11m1z bir yöne kaymak, yani
NOMA'y1 benimsemektir ve bu, bilimin dinin iddialar1ndan ba1ms1z olup, hiç tehditkar
olmad11 konusunda hemfikir olmakt1r.

&Chicago genetikçisi Jerry Coyne nin Ruse hakk1ndaki sözlerine kulak verdim:
Ruse sava_1n gerçek doas1n1 kavrayamam1_t1r. Bu sava_ yaln1zca evrim ve
yarad1l1_ç1l1k sava_1 deildir. Dawkins ve Wilson gibi bilim adamlar1na göre, gerçek

9
çeki_me rasyonalizm ve hurafeler aras1ndad1r. Bilim rasyonalizmin yaln1zca bir formunu
te_kil ederken, din hurafenin en bilindik _eklidir. Yarad1l1_ç1l1k, sadece en güçlü dü_man
olarak gördükleri _eyin bir belirtisidir: din. Din yarad1l1_ç1l1k olmadan var olabilirken,
yarad1l1_ç1l1k din olmadan var olamaz .

Arthur C. Clarke'nin, Third Law (Üçüncü Kural'da) dedii gibi: Yeterince ilerlemi_
herhangi bir teknoloji büyüden farks1zd1r . Teknolojimizin ikram ettii mucizeler
eskilerin gözüne, sular1 yaran Musa ya da su üstünde yürüyen 0sa hikayelerinden daha
az olaanüstü görünmeyecektir.


BBÖÖLLÜÜMM 33
TTAANNRRIINNIINN VVAARRLLIIII YYÖÖNNÜÜNNDDEE KKAANNIITTLLAARR

TTHHOOMMAASS AAQQUUllNNAASS''IINN ''KKAANNIITTLLAARR''II
1. Hareketsiz Hareket Ettirici : Hiç bir _ey bir ilk hareket ettirici olmadan hareket
etmeye ba_lamaz. Bu bizi tek ç1k1_1n Tanr1 olduu k1s1r döngüye yöneltir. Bir _ey ilk
hareketi salam1_ olmal1d1r ve biz buna Tanr1 deriz.
2. Sebepsiz Sebep : Hiçbir _ey kendi kendine sebep olamaz. Her sonucun öncül bir
sebebi vard1r ve biz tekrar k1s1r döngüye itiliriz. Bu durum, bir ilk sebep taraf1ndan sona
erdirilmi_ olmal1d1r ki biz buna Tanr1 deriz.
3. Evrensel 0spat : Maddesel nesnelerin var olmad11 bir zaman dilimi mutlaka
olmu_tur. Ancak, _u an maddesel nesneler bulunduundan, bunlar1 var eden maddesel
olmayan bir _ey olmal1d1r ki biz buna Tanr1 deriz.

Bu arada, her _eyi bilme ve her _eye gücü yetme vas1flar1n1n birbirleriyle çeli_tii
mant1kç1lar1n dikkatinden kaçmam1_t1r. Eer Tanr1 her _eyi biliyorsa, her _eye gücü
yetme özelliini kullanarak yapaca1 _eyler zaten önceden bellidir. Demek ki Tanr1 bu
belirli eylemlerini dei_tiremeyecektir, ki bu da her _eyi yapabilme gücünün olmad11
anlam1na gelir. Karen Owens bu nükteli küçük paradoksu e_it ölçüde esprili bir
dörtlüünde yakalam1_t1r:
Her _eyi bilen,
Gelecei gören Tanr1
Gelecekteki fikrini dei_tirmek için,
Her _eye gücü yetme özelliini kullanabilecek mi ?

4. Dereceden 0spat : Dünyadaki konular1n (_eylerin) farkl1 farkl1 olduklar1n1 biliriz.
Mesela, iyilik ve güzellik dereceleri vard1r. Ancak bu dereceler yaln1zca bir maksimuma
göre k1yasland1ktan sonra aç1kl1k kazan1rlar. 0nsanlar hem iyi hem kötü olabilirler,
öyleyse maksimum iyilik insanda gömülü olamaz. O halde, kusursuzluk standard 1n1
belirlemek için de ba_ka bir maksimum olmal1d1r ve biz bu maksimuma Tanr1 deriz.

5. Teolojik 0spat ya da Tasar1dan 0spat : Dünyadakiler, özellikle ya_ayan nesneler,
sanki birisi taraf1ndan tasarlanm1_ gibi görünürler. Tasarlanmam1_ gibi görünen
bildiimiz hiç bir _ey yoktur. O halde bir tasar1mc1 olmal1d1r ve biz ona Tanr1 deriz.

10
Anselm e göre, kendisinden daha mükemmel h içbir varl11n tasavvur edilemeyecei bir
varl11, en mükemmel olan1 tasavvur etmek mümkündür. Bir ateist dahi böyle bir varl11
akla getirebilir, gerçek dünyadaki varl11n1 inkar etse bile. Kan1t _öyle bir sonuca var1r;
gerçek dünyada var olmayan bir varl1k, bu duruma göre mükemmel olamaz. O halde
bir çeli_kiye dü_eriz ve demek ki Tanr1 vard1r !

Sonuç itibariyle, bir budala dahi en az1ndan akl1n içinde daha üstün bir örnei olmayan
bir _eyin var olduuna ikna olmu_tur. Bunu hissetmesi için kulak vermesi gerekir. Ve
hissedilen _ey her ne ise, akl1n içindedir. Ve elbette, daha üstün bir _ey
dü_ünülemeyeceinden yaln1zca zihnin içinde var olamaz. Zira yal n1zca zihnin içinde
var olduunu hayal edin: o halde gerçekte de var olduu dü_ünülebilir ki bu daha üstün
olan1d1r.

Bertrand Russel (budala deildir) ilginç bir söz söylemi_tir, Safsatan1n tam olarak
nereden kaynakland11n1 bulmak, - ontolojik kan1t1n- safsata olmas1 gerektiine inanm1_
olmay1 hissetmekten çok daha zordur.

Gaunilo, benzer bir reductio (Bir yanl1_l11 mant1ksal sonuçlarla çürütmek, tuhafl11
indirgemek) ileri sürmü_tür :
1. Dünyan1n olu_umu akl1n hayalin alabilecei en harika ba_ar1d1r.
2. Bir ba_ar1n1n erdemi / deeri, gerçek bir yetenein ürünüdür (a) ve yarat1c1s1n1n
gücüdür (b)
3. Yarat1c1n1n yetersizlii (ya da güçsüzlüü) ne kadar çok olursa, ba_ar1 da o kadar
çok etkileyicidir.
4. Bir yarat1c1 için en heybetli engel; var olmamas1d1r.
5. O halde, eer kainat1n var olan bir yarat1c1n1n ürünü olduunu dü_ünürsek, ondan
daha büyük bir varl11n olduunu akla getirebiliriz; ismen, kendisi var olmadan
her _eyi var eden bir yarat1c1.
6. Bu durumda, var olan bir Tanr1, kendisinden daha güçlü bir varl11n olmad11n1
dü_ündüümüz bir yarat1c1 olamaz çünkü ondan daha müthi _ ve daha inan1lmaz
bir yarat1c1, var olmayan bir Tanr1 olacakt1r.

Dolay1s1yla
7. Tanr1 yoktur.

Euler, 'Bilimle Kör Et Kan1t1' diye adland1rabileceimiz bir yöntem kullan1yordu. &
Enerjinin Korunumu Yasas1'n1 hat1rlatarak & Öldüümüzde vücudumuzu olu _turan
atomlar1ndan hiç biri kaybolmaz (ve enerjinin hiçbir k1sm1), o halde biz ölümsüzüz .

Büyük bir lider _u sözüyle insanlar1n güvenini kazan1r: Eer Mozart'1 dinleme imkan1n1z
varsa Tanr1ya neden ihtiyaç duyas1n1z ?

Bir dier insan nas1l olur da benim eri_emeyeceim güzellikte müzik/_iir/sanat
üretmeye cüret edebilir ? Bunu ancak ve ancak Tanr1 yapar.

Ki_isel deneyimden kan1t, bir Tanr1ya inanmaya ihtiyac1 olanlara en ikna edici gelen
kan1t türüdür. Ancak farkl1 dü_ünen ve psikoloji hakk1nda az çok bilgi sahibi olanlar için
en güçsüz olan1d1r.

11

Ak1l hastanesindekiler, Napolyon yada Charlie Chaplin olduklar1n1 zannederler. Veya
tüm dünyan1n kendilerine suikast düzenlediini yada dü_üncelerini dier insanlar1n
beynine nakledebileceklerini dü_ünürler. Onlar1n suyuna gideriz ancak ilham ald1klar1 iç
dü_üncelerini ciddiye almay1z çünkü genelde insanlar1n büyük bir k1sm1 bu fikirlere
kat1lmayacakt1r. Dinsel deneyimlerdeki tek fark, birçok insan taraf1ndan öne sürülmü_
olmalar1d1r. Sam Harris, The End of Faith eserinde (0nanc1n Sonu) yazd1klar1yla pek de
alayc1 bir tutumda deildi:
& Ve Yarat1c1n1n, yatak odas1 pencerenize yamur damlalar1n1 mors alfabesiyle
çarpt1rarak sizinle ileti_im kurduuna inanmak zihinsel bi r hastal11n kat1 ispat1 olurken,
bu Yarat1c1n1n dü_üncelerinizi duyabildiine inanman1n toplumumuzda normal
olduunun dü_ünülmesi asl1nda basit bir tarihsel kazad1r. Böylelikle, dindarlar genelde
ç1lg1n olmazken, öz inançlar1 tamamen öyledir.

Burada ister istemez David Hume'un mucizeler için ürettii k1sa ve öz tan1m akla gelir:
Bir mucizenin kan1tlanmas1 için _ahitlik yeterli deildir ancak, bu _ahitlik kan1tlanmaya
çal1_1lan gerçeklikten daha mucizevi yse durum dei_ir.

Üstün zekal1 erkeklerin çok büyük çounluu H1ristiyanl1k dinine inanmaz ancak bu
gerçei toplum içinde ört bas ederler çünkü kazançlar1n1 kaybetmekten korkarlar.
BERTRAND RUSSEL

&bilim alanlar1nda Nobel ödülü alanlar aras1nda, edebiyat alan1ndakiler de buna dahil
olarak, ait olduklar1 nüfusa k1yasla kayda deer oranda bir dinsizlik vard1r.

(National Academy of Sciences ) seçilenlerin yaln1zca yüzde yedisinin ki_ile_mi_ bir
Tanr1ya inand1klar1n1 gösterir. Ateistlerin bu ezici üstünlüü, Amerikan halk nüfusunda
neredeyse tam z1t yöndedir. Buna göre insanlar1n yüzde 90 1ndan fazlas1 bir çe_it
doaüstü varl1a inan1rlar. & Dikkat çekici nokta, Amerikan halk1n1n genelindeki
dindarl1k ile entelektüel elit kesimin ateizmi aras1ndaki z1t kutupla_mad1r.

0ngiltere (KAÜ) Krall1k Ailesi Üyeleri'nin ezici bir çounluu, t1pk1 Amerikan
akademisyenlerinin ezici çounluu gibi ateisttir.

En ilgi çekici sonuçlardan birisi de dindarl11n gerçekten de eitimle olumsuz yönde
ili_kide olduunun fark edilmesidir (daha yüksek eitimli insanlar1n dindar olmas1 daha
olanaks1zd1r). Dindarl1k ayn1 zamanda bilime olan ilgi ve (çok keskin biçimde) politik
özgür dü_ünceyle de olumsuz ili_kidedir.

Bell _öyle bir sonuç ç1karm1_: Dinsel inanç ve bir kimsenin zekas1 ve/veya eitim
seviyesi aras1ndaki ili_ki üzerine 1927'den beri yap1lan ara_t1rmalar1n, dördü hariç hepsi
bu etmenler aras1nda bir ters orant1 olduunu ortaya döker. Buna göre, bir kimsenin
zekas1 ya da eitim seviyesi ne kadar yüksek olursa, bu ki_inin dindar olmas1 ya da
herhangi bir türden inançlar bar1nd1rmas1 o kadar olanak d1_1d1r.

PPAASSCCAALL 00NN BBAAHHSS00
Büyük Frans1z matematikçisi Blaise Pascal'1n hesab1na göre Tanr1ya inansan1z iyi
edersiniz çünkü eer hakl1ysa, sonsuz mutluluunuz sorunsuzca ilerleyecek, ancak eer

12
inan1p da yan1l1yorsan1z, herhangi bir kayb1n1z olmayacakt1r. Dier taraftan, eer
Tanr1ya inanmazsan1z, yan1ld11n1z1 anlad11n1zda sonsuz bir y1k1m içerisine girersiniz,
ancak eer inanmamakta hakl1ysan1z yine bir kayb1n1z olmayacakt1r. Tanr1ya
inanmamak, bu durumda, dü _ük bir zihinsel ba_ar1n1n ürettii bir fikirdir. Tanr1ya
inan1n.

0nanmak, bir tedbir meselesi olarak deerlendirilmesinin ard1ndan uygulamaya konulan
bir eylem olamaz. En az1ndan bu bir irade meselesi deildir. & Pascal'in bahsi sadece
Tanr1ya inanma numaras1 yapman1n göstergesi olabilir. Ve inand11n1z1 iddia ettiiniz
Tanr1, her _eyi bilme gücü olan türden bir Tanr1 olmasa iyi olur yoksa bu dalavereniz i
sezebilir.

Bertrand Russel kendisine, öldükten sonra Tanr1n1n Neden bana inanmad11n1 bilmek
istiyorum sorusu kar_1s1nda ne cevap verecei sorulduunda, _öyle yan1tlam1_t1r:
Yeterli kan1t yoktu Tanr1m, yeterli kan1t yoktu . & Tanr1n1n ahlaktan yoksun sahte
inanc1 (hatta dürüst inanc1) aç1k yürekli septizmden daha deerli bulaca1na bahse girer
miydiniz ?

Bununla beraber, eer yok olduu yönünde bahse girerseniz daha iyi, daha dolu bir
hayat süreceiniz söylenebilir. Çünkü bahsiniz var olduu yönündeyse, k1ymetli
zaman1n1z1 ona tapmakla, ona kurban vermekle, onun için sava_mak ve ölmekle vs
harcamak zorundas1n1z.

BBAAYYEESS KKAANNIITTLLAARRII
... kan1t olmad11nda bunu itiraf ederler: 'Bu konuda herhangi bir kan1t olmad11n1
onayl1yorum. Zaten bu yüzden buna inanç deriz.'

Kabul edilmelidir ki, ilahiyat eilimli ki_iler genelde kronik olarak, gerçei, arzulanan
gerçekten ay1rt etme yetisinden acizdirler. & Ya da, eer bu ho_unuza gitmediyse, ferdi
bir kötü tanr1 icat edin, buna ^eytan deyin ve dünyadaki bütün kötülüklerin varl11n1,
onun iyi tanr1yla yapt11 kozmik sava_lar1n bir sonucu olarak görün. Veya (daha
geli_mi_ bir çözüm) insan s1k1nt1lar1yla özenlice ura_maktan daha önemli vazifeleri
olan bir tanr1y1 doru varsay1n. Ya da ac1 çekilmesine kay1ts1z olmayan ancak bu ac1lar1
sistemli, adil bir kainatta özgür irade ad1na ödenmesi gereken bir bedel olarak gören bir
tanr1. 0lahiyatç1lar1n tüm bu rasyonelle_tirmelere (akla uygun hale getirme) inand1klar1
görülebilir.

Kan1t1n özünde _u bildik Tanr1y1 kim yaratt1 ? sorusu vard1r ki bu soru çou dü_ünen
insan1n kendi içinde ke_fettii bir sorudur.


BBÖÖLLÜÜMM 44
TTAANNRRII NNEERREEDDEEYYSSEE KKEESS00NN OOLLAARRAAKK YYOOKKTTUURR

Farkl1 dinsel cemaatlerin din adamlar1, t1pk1 cad1lar1n gün 1_11ndan korktuklar1 gibi
bilimin ilerlemesinden korkar ve benimsedikleri aldatmacalar1n yok olu_unu müjdeleyen
kaç1n1lmaz sona nefretle ka_ çatarlar. - THOMAS JEFFERSON

13

EESSRRAARREENNGG00ZZ BBOOEEIINNGG 774477
0htimalsizlikten kan1t en önemli olan1d1r.

Hoyle, Dünya üzerinde ya_am1n kendiliinden ba_layabilmesi olas1l11n1n, bir hurdal11n
alt1n1 üstünü silip süpürerek geçen bir kas1rgan1n rastlant1 eseri bir Boeing 747 nin
parçalar1n1 (uçak çal1_acak _ekilde) birle_tirebilmesi olas1l11ndan daha yüksek
olmayaca1n1 söylemi_tir. & Nitekim 747 sahas1nda, parçalar1n1n geli_igüzel kar1_t1r1l1p
birle_tirilmesiyle dört dörtlük i_leyen bir at, böcek ya da deveku_u yaratman1n kar_1t
olas1l1klar1 yarad1l1_ç1larca destek görür çünkü onlara göre bunu ancak Tanr1 yapabilir.
Bu, özetle, yarad1l1_ç1lar1n en sevdikleri kan1tt1r; lakin bu kan1t yaln1zca doal seçilimi
daha en ba_1ndan kavrayamam1_ birisi taraf1ndan üretilebilir.


BB00LL00NNÇÇLLEENNDD00RR00CC00 OOLLAARRAAKK DDOOAALL SSEEÇÇ00LL00MM
& bir öretmenin örencilerine verebilecei en güzel hediyelerden biri çocuun
ebeveynlerini _a_1rtabilecei bir bilgi sunmakt1r.

0ngilizce, kad1nlar1 sürekli d1_l1yormu_ gibi görünür.

& haf1zamda Woody Allen'1n zeka dolu s1zlanmas1 canlan1verir: Sonuçta bir Tanr1
varsa, onun kötülük yapma pe_inde olduunuzu sanmam. Ancak onun hakk1nda en
fena _ekilde yorum yapmak isterseniz, onu n ba_ar1s1z bir Tanr1 olduunu söylersiniz

00NNDD00RRGGEENNEEMMEEZZ KKAARRMMAA^^IIKKLLIIKK
Bir kez daha, ak1ll1 tasar1m rastlant1sall11n tek doru alternatifi deildir. Doal seçilim
yaln1zca sade, mant1kl1 ve ho_ bir çözüm deildir; rastlant1sall1a kar_1 _u ana kadar
önerilmi_ i_leyen tek alternatiftir.

Ancak yazarlar, ya zekalar1 yetmeyip kavrayamad1klar1ndan, ya da bunu yapmay1
istemediklerinden, bir kez daha gerçek alternatif doal seçilimi ima etmeyi unuturlar.

Rastlant1sall11n tek alternatifi tasar1m deildir. Doal seçilim daha iyi bir alternatiftir.
Asl1nda, tasar1m daha en ba_1nda gerçek bir alternatif deildir çünkü çözdüü sorundan
daha büyük bir sorun dourur: tasar1mc1y1 kim tasarlad1 ?

Darwin gözün özel bir sorun ç1kard11n1 belirlemi_tir: Gözü, farkl1 mesafeleri
odaklamaya, farkl1 miktardaki 1_11 içeri almaya ve küresel ve renksel sapmalar1
düzeltmeye yarayan e_siz düzeneklerinin hepsiyle ele ald11m1zda, bu organ1n doal
seçilimin etkisiyle meydana gelmi_ olma olas1l11 dürüstçe itiraf ederim ki bana son
derece saçma geliyor. & Darwin in oldukça rahat görünen bu i tiraf1 asl1nda tumturakl1
bir hiledir.

BBOO^^LLUUKK 00BBAADDEETT00 ((BB00LLGG00 BBOO^^LLUUKKLLAARRIINNAA TTAAPPIINNMMAA))
Yarad1l1_ç1lar günümüzün bilim ya da bilgi birikiminde bo_luklar bulmak için can atarlar.
Eer aç1k bir bo_luk bulunursa, bu bo_luu hükmen Tanr1n1n doldurma zorunluluu
olduu addedilir. & Cehaleti kabullenmek bilimsel at1l1m1n ba_l1ca görevlerindendir. &
Mistikler gizeme sevinirler ve gizemli kalmas1n1 isterler. Bilim adamlar1 gizeme farkl1 bir

14
nedenle sevinirler: bu onlara ke_fedecek bir _ey sunar. & dinin gerçekten de kötü
etkilerinden biri de bize, anlamadan tatmin olman1n bir üstünlük olduunu
öretmesidir.

Eer doru varsayd11m1z bir evrimsel geçi_i belgeleyecek fosiller ortada yoksa evrimsel
geçi_ yok farz edilir ve Tanr1n1n müdahalesi hükmen kazan 1r.

&dinozor ayak izlerinin aras1na kar1_m1_ insan ayak izleri hikayelerine ramen
kronolojik aç1dan hatal1 fosiller asla gerçekten bulunamam1_t1r.

Daha genel bir tan1mla, bir parças1n1n eksiltilmesiyle ayakta kalamamas1 anlam1nda
indirgenemez olan birçok yap1 vard1r ancak bu yap1lar sonradan ç1kar1lan ve bir daha
gözükmeyen iskelelerin yard1m1yla in_a edilir.

0ndirgenemez karma_1kl1k yeni bir fikir deildir ama tabir yarad1l1_ç1 Michael Behe
taraf1ndan 1996'da uydurulmu_tur.

0ndirgenemez karma_ay1 ispat etmenin kilit noktas1, hiçbir parçan1n kendi kendine
kullan1_l1 olamayaca1n1 göstermektir.

St. Augustine'in epey aleni bir tabiri vard1r: Günah i_lemenin farkl1 bir yöntemi vard1r
ki bu yöntem tehlikeyle doludur. Bu, merak hastal11d1r. Bize, doan1n s1rlar1n1
ke_fettirmeye çal1_an ve ke_fettiren budur ancak bu s1rlar bizim kavray1_1m1z1n
ötesindedir. Merak1n bize hiçbir yarar1 dokunmaz ve hiçbir insan örenmeyi umut
etmemelidir .

Eer hedefiniz gerçek dünyayla ilgili mühim gerçeklikleri ke_fetmekten ziyade kolay
aldanan halk ve politikac1lar içinde propaganda yapmaksa elbette bunlar verimsiz
çal1_malard1r.

Amerikan genetik bilimci Jerry Coyne, Behe'nin kitab1n1 ele_tirirken konuyu _öyle ele
al1r: Eer bilim tarihi bize herhangi bir _ey ispatlayacaksa bu cahilliimize Tanr1
ismini vererek bir yere ula_amayaca1m1zd1r.

Neden Tanr1 her _eyin bir aç1klamas1 olarak kabul edilsin ? Deildir. Bu bir aç1klama
noksanl11d1r, bir omuz silkmedir, bilmiyorum demenin ruhsal ve ayin sel k1l1k
dei_tirmesidir. Eer bir insan bir _eyi Tanr1yla ili_kilendirirse genelde bunun anlam1 bu
ki_inin elinde bir ipucu olmamas1d1r. Böylelikle bu bilinmezi eri_ilmez, çözülmez bir gök
perisine dayand1r1r.

S1rt ar1s1ndan f1t1a, sark1k rahimden sinüs iltihaplar1na kadar çou insani rahats1zl1a
kar_1 hassasl11m1z dorudan doruya _u anda dik yürüdüümüz bedenimizin, dört
ayak üzerinde durmay1 terk etmek için yüzlerce milyon y1ldan fazla _ekil dei_tirmi_
olmas1ndan kaynaklan1r. & Y1rt1c1lar, kurban hayvanlar1 yakalamak için mükemmelce
tasarlanm1_ gibi görünürken, kurban hayvanlar da kaçabilmek için en az onlar kadar
mükemmelce tasarlanm1_ gibi görünür. Peki, Tanr1 kimin taraf1ndad1r ?

15
KOZMOLOJ 0K VERS0YON
Kainattaki dier tüm elementler en nihayetinde, hidrojenin nükleer füzyon geçirmesiyle
olu_mu_lard1r. & büyük y1ld1zlar süpernova gibi patlayabilip toz bulutlar1 içinde
maddelerini (ki buna periyodik tablonun elementleri de dahildir) saç1p savururlar.
Ard1ndan bu toz bulutlar1, younla_arak yeni y1ld1z ve gezegenleri olu_tururlar. Bizim
y1ld1z1m1z ve gezegenimiz de böyle olu_mu_tur. Dünyan1n, her yerde bulunan hidrojenin
d1_1ndaki dier elementler yönünden bu kadar zengin olmas1n1n nedeni de budur: bu
elementler olmasa, doal etkilenme (kimya) ve ya_am imkans1z olurdu.

&hidrojensiz bir madde yap1s1n1n ya_am1 ba_latmas1 mümkün deildir. Çünkü hidrojen
olmadan su olmaz.

J.Anderson Thomson, bir evrimsel psikiatrist bak1_ aç1s1yla buna farkl1 bir aç1klama
getirir ki buna göre hepimiz, cans1z nesneleri ki_ile_tirerek bir ajan vasf1 kazand1rmaya
yönelten bir psikolojik yan1lg1dan muzdaripizdir. Thomson'a göre, bir h1rs1z1 gölge
sanmaya bir gölgeyi h1rs1z sanmaktan daha yatk1n1zd1r. & geçmi_te, atalar1m1z
zaman1nda, çevremizdeki en büyük dürtü birbirimizden kaynaklan1rd1. Bunun miras1,
insani erein zorunlu olarak, genelde korkuyu, yüklenmesidir. Neden sonuç ili_kilerini
insanolundan ba_ka bir etmene balamakta epey güçlük çekeriz. Doal olarak, bu
dürtüyü ilahi eree genelledik.

& evrimimizin ba_layabilmesi için özen ve öngörüyle ayarlanm1_ bir kainat1 tasarlama
kapasitesine sahip herhangi bir Tanr1, kar_1lamakla yükümlü olduu aç1klamadan daha
büyük bir aç1klamaya gereksinim duyan en üst düzeyde karma _1k ve olanak d1_1 bir
varl1k olmal1d1r.

Kainattaki her parçac11n özgün konumlar1n1 hiç durmadan gözetleyebilen ve idare
edebilen bir Tanr1, basit olamaz. Böylesi bir varl11n dorulanmas1 dev gibi bir aç1klama
gerektirecektir. Daha kötüsü (Sadelik bak1_ aç1s1 itibariyle), Tanr1n1n dev bilincinin dier
bölgeleri ise, e_ zamanl1 olarak insanolunun dualar1, duygular1 ve faaliyetleriyle
me_gul olacakt1r. Ayr1ca bu galaksinin dier gezegenlerinde ve de dier yüz milyarca
galaksilerdeki gezegenlerde zeki yabanc1lar varsa, Tanr1 onlarla da ilgilenmelidir.

& milyonlarca ki_iye e_ zamanl1 olarak anla_1l1r sinyaller gönderebilen ve yine e_
zamanl1 olarak bu ki_ilerden sinyal alabilen bir Tanr1, her nas1l bir varl1k olursa olsun,
basit olamaz. & ancak, kendisine atfedilen güçlere gerçekten sahip olsayd1, günümüzün
en büyük bilgisayar1 ya da beyninden, çok daha ayr1nt1l1 ve planl1 bir _ekilde üretilmi_
bir _eye sahip olmas1 gerekirdi.


BBÖÖLLÜÜMM 55
DD00NN00NN KKÖÖKKEENN00

Fayda ifadesiyle Darwinizm, gerçekte genlerin sa kalma süresinin artmas1na etki
eden fayday1 ima eder. Darwinizmci faydan1n alan1 bireysel organizman1n genleriyle
s1n1rl1 kalmamaktad1r. & 0kinci hedef The Extended Phenotype ta (Yay1lm1_ Fenotip)
savunduum teoriden doar : gözlem alt1ndaki bireyin genleri ba_ka bir bireyin

16
genlerinin güçlü etkisi alt1nda olabilir. & Bünyesinde bar1nd1rd11 parazitin ba_ka bir
bünyeye s1çramas1na çanak tutacak _ekilde davranmaya itilen birçok hayvan örnei
vard1r. & Bir hayvan davran1_1, bu davran1_a ait genlerin ya_am süresini uzun tutmaya
meyillidir. Bu genler bu davran1_1 sergileyen belirli bir hayvan1n bedenine ait olsa da
olmasa da.

Dinin heryerdelii, dinin büyük ihtimalle bir fayda salamakta olduu izlenimini yarat1r
ancak bu fayda, biz ya da genlerimiz üzerinde olamaz. Belki de, din t1pk1 bir replikatör
gibi genlerinkine benzer bir yöntemle yay1ld11ndan, yaln1zca dinsel görü_lerin
süregelmesine fayda salam1_ olabilir.

& Papua-Yeni Gineli yerlileri bizzat tan1r. Bu insanlar besinin zor elde edildii çetin
ko_ullarda biyolojik çevreyi efsanevi biçimde doru kavrayarak ya_amay1 sürdürürler. &

Ayr1nt1lar dünya genelinde farkl1l1k gösterse de, her medeniyetin, zaman, sal1k ve güç
israf1na yol açan ve de dü_manl1k provoke eden ayinleri _art ko_an, bunlara ek olarak
gerçek d1_1 fikirleri ve yarat1c1l1a ket vuran fantezileriyle zararl1 nitelik ta_1yan bir
inanc1 vard1r.

D0N0N BAR0Z FAYDALARI
Plasebo ilaç etkisi yeter derecede belgelenmi_tir ve bunun çok da gizemli olduunu
söyleyemeyiz. Sahte haplar, hiçbir _ekilde farmakolojik etkileri olmamakla birlikte,
gözle görülür biçimde sal11 düzeltirler.

Din stresi azaltarak ömrü uzatan bir plasebo mudur?

Elimizdeki mant11n, dinin atalar1m1z1n stresini azaltt11 yönünde olduunu sanmam. Bu
teori yard1mc1 bir rol üstlenmi_ olsa da bu meseleye ufak gelir. Din çok büyük bir
fenomendir ve aç1klamas1 daha büyük bir teoriyi gerektirir.

T1pk1 Steven Pinker in Ak1l Nas1l 0_ler de telkin teorisine ineleyici bir tarzda deindii
gibi: Telkin teorisi yaln1zca _u soruyu aç1a ç1kar1r; ak1l neden huzuru yanl1_ olduu
aç1kça görülen inançlarda bulacak _ekilde evrim geçirir ? Souk [ü_üyen] bir insan,
s1cak olduuna inanarak huzura kavu_amaz; bir aslanla kar_1 kar_1ya gelen bir insan,
bir tav_an olduuna inanarak içini rahatlatamaz. & 0nsanlar1n baz1 inançlar1 ho_ ya da
rahatlat1c1 bulmas1n1n psikolojik aç1klamalar1, san1lan1n aksine, esasl1 deil belirli belirsiz
aç1klamalard1r.

Darwinizm, insanlar1n neden dinin albenisine kar_1 savunmas1z olduklar1n1 ve dorudan
doruya papazlar1n, politikac1lar1n ve krallar1n istismar1na aç1k olduklar1n1 merak eder.

Cinsel _ehvet meselesinde yan1t gayet basittir: beyinlerimiz cinsellikten zevk alacak bir
sistemle çal1_1r çünkü cinsellik, doal ko_ullarda, bebek üretir. & ac1 hissetmeyen ya da
ac1y1 umursamayan nadir bireyler genelde yaralanarak, erken ya _ta ölürler. Biz geriye
kalanlar ise bundan ders al1p, ac1dan korunmak için geri ad1m atar1z.

17
GRUP SEÇ0L0M0
Cambridge'li arkeolog Colin Renfrew Hristiyanl11n bir çe_it grup seçilimi sayesinde sa
kald11n1 öne sürer. Bu görü_ 1_11nda grup seçilimi, grup içi bal1l1k ya da grup içi
arkada_l1k sevgisini beslemi_ ve bu durum dindar gruplara daha az dindar gruplara
k1yasla daha çok ya_ama _ans1 tan1m1_t1r.

Son derece kavgac1 yap1daki bir sava_ tanr1s1na tapan bir kabile, tanr1lar1 bar1_ ve
uyumu te_vik eden ya da bir tanr1ya inanmayan rakip kabilelere kar_1 olan tüm
sava_lar1 kazan1r. Sava_ta _ehit dü_tüklerinde, cesurca sava_maktan ötürü doruca
cennete gideceine sars1lmaz biçimde inanan sava_ç1lar seve seve canlar1n1 feda
ederler. O halde bu tür dini olan kabilelerin; kabileler aras1 sava_ ortam1nda ayakta
kalmalar1, yendikleri kabilenin s11rlar1n1 ve kar1lar1n1 kendilerine almalar1 daha olas1d1r.

Darwin'in fikirleri & Ayn1 bölgede ya_ayan iki ilkel ça kabilesi rekabet ettiklerinde,
eer bu kabilelerden birisinde (dier ko_ullar e_it olduu dü_ünülürse) büyük say1da
cesur, duyguda_ ve inançl1 üye varsa, ki bunlar bir tehlike sezdiklerinde bir dierini
uyarmaya, yard1m etmeye ve birbirini korumaya daima haz1rd1r, bu kabile hiç _üphe
yok ki daha ba_ar1l1 olacak ve dier kabileyi yenecektir. & Bencil ve kavgac1 insanlar
birle_emezler ve uyum olmadan hiçbir _ey gerçekle_tirilemez. Yukar1daki özelliklere
yüksek miktarda sahip olan herhangi bir kabile geni_leyecek dier kabilelere üstün
gelecektir; ancak bunu yapt11 zaman diliminde, tüm geçmi_ tarihi hesaba katarak,
dier daha varl1kl1 kabileler taraf1ndan s1ras1 geldiinde hezimete urat1lacakt1r.

BA^KA B0R ^EY0N YAN ÜRÜNÜ OLARAK D 0N
Yaln1zca bizim mum ate_imize yönelen güveleri görürüz ve yanl1_ soruyu sorar1z:
Neden bütün güveler, intihar eder ? & Buna intihar demek asla doru deildi.
Genelde faydal1 bir pusulan1n, tekleyen yan ürünüdür.

0nsanlar bu inançlar1na yaln1zca tutkulu bir _ekilde balanmakla kalmay1p, bu
bal1l1klar1ndan kaynaklanan pahal1ya mal olan etkinlikler için zaman ve kaynaklar1n1
adarlar. Bu inançlar uruna ölür ve öldürürler. Bunu garipseriz, t1pk1 kendini kurban
etme davran1_1n1 garipsediimiz gibi. & yanl1_ soruyu soruyor olabiliriz.

Teorik olarak, çocuklar ki_isel deneyim sayesinde bir uçurumun e_iine fazla
yana_mamak, denenmemi _ çilekleri yememek ve timsahlarla dolu bir gölde yüzmemek
gerektiini örenebilirler. Ancak, en az1ndan, çocuun beyninde pratik yönteme
egemen olan bir seçici ç1kar olacakt1r: ebeveynlerin sana ne anlat1rlarsa anlats1nlar
sorgulamadan inan. Ebeveynlerine itaat et; kabile büyüklerine itaat et, özellikle de
ciddi, tehditkar bir ruh halindeler ise. Büyüklerine onlar1 sorgulamadan güven.

Emirlere riayet etmektense kendi inisiyatifini kullanan askerlerin ülkeleri sava_lar1
kaybetmeye yatk1nd1r. & Askerler olabildiince makinele_tirilmeye ya da
bilgisayarla_t1r1lmaya talim edilir.

Bilgisayarlar söylenenleri yaparlar. Kendi programlama dillerinde verilen yönergelere
köle gibi riayet ederler. Bu _ekilde kelime i_lem ve tablolama gibi faydal1 i_lemleri
gerçekle_tirirler. Ancak, t1pk1 kaç1n1lmaz bir yan ürün gibi, hatal1 yönergelere uymakta
da e_it miktarda robotiklerdir.

18

Doal seçilim, ebeveynleri ya da kabile büyükleri onlara ne derse desin inanmaya
meyilli çocuk beyinleri in_a eder. Böylesi güvenilir itaat, sa kalmak için önemlidir. &
Ancak güvenilir itaatin yan etkisi körü körüne safl1kt1r. & Darwinci süregelmeyle ilgili
kusursuz sebeplerden ötürü, çocuk beyi nleri ebeveynleri ve emanet edildikleri
büyüklerine güvenme gereksinimi duyar. Kendiliinden gelen sonuç _udur ki, güvenen
ki_i iyi tavsiyeyi kötüden katiyen ay1ramayacakt1r. & Ve büyük olas1l1kla, çocuk
büyüyüp kendi çocuklar1n1 yeti_tirmeye koyulduunda, doal olarak t1pat1p ayn1 bula_1c1
ciddi tutumlar1n hepsini çocuklar1na aktaracakt1r (saçmal1klar1 da anlaml1lar1 da).

Diller, corafi ayr1_ma yeterince olgunla_t11nda, ortak bir atan1n dilinden sapmaya
sürüklenirler. Ayn1 durum nesilden nesile miras b1rak1lm1_ temelsiz ve keyfi inançlar için
ve de emirler için de geçerlidir; bunlar bir ihtimal, çocuk beyninin faydal1
programlanabilirliiyle kayda deer bir güç kazanm1_ inançlard1r.

Dindar önderler, çocuk beyninin savunmas1zl11n1n ve beyin y1kamay1 erken ya_larda
yapman1n öneminin epey fark1ndad1rlar.

Gençlere öretilenleri ve gençlerin deneyimlerini (gördüklerini duyduklar1n1,
dü_ündüklerini ve inand1klar1n1) kontrol alt1nda tutanlar, ulus için gelecein gidi_at1n1
belirler.

... kendi inanc1n1n saçmal1klar1na bakmadan dier inançlar1 a_a1l1yordu.

· Atalar1m1z1n ya_ad11 zamanlarda, bir adam, biyolojik bir babas1 olmaks1z1n,
bakire bir anneden dünyaya geldi.
· Ayn1 babas1z adam Lazarus isimli bir arkada_1n1 göreve ça1rd1, ki Lazarus çok
uzun zaman önce ölmü_, cesedi kokmu_tu ve Lazarus acilen ya_ama döndü.
· Babas1z adam öldükten sonra dirildi ve üç gün sakland1.
· K1rk gün sonra, babas1z adam bir da1n tepesine ç1kt1 ve gökyüzüne yükselerek
tamamen gözden kayboldu.
· Eer kafan1z1n içinde gizli dü_ünceler geçirirseniz, babas1z adam ve babas1 (ki
babas1 ayn1 zamanda kendisidir) dü_üncelerinizi duyar ve buna göre davranabilir.
Ayr1ca dünyadaki herkesin dü_üncelerini e_ zamanl1 olarak duyma yetenei de
vard1r.
· Eer iyi ya da kötü bir _ey yaparsan1z, ayn1 babas1z adam bunlar1n hepsini görür,
hatta sadece siz yapm1_ olsan1z bile. Gereince cezaland1r1labilir ya da
ödüllendirilebilirsiniz, ölümünüzden sonra bile.
· Babas1z adam1n bakire annesi hiçbir zaman ölmedi ama bedenen cennete
yükseldi.
· Ekmek ve _arap, eer bir papaz (testislere sahip olmak zorunda olan birisi)
taraf1ndan kutsan1rlarsa, bu babas1z adam1n bedeni ve kan1na dönü_üverirler .

D0NE DÖNÜK PS 0KOLOJ0K 0STEK
Psikolog Paul Bloom, Din bir yan üründür görü_ünün bir dier savunucusu, çocuklar1n
düalistik bir ak1l teorisine kar_1 doal eilimli olduklar1n1 belirtir. & Biz insanlar1n,
özellikle çocuklar1n dou_tan ikicil olduu fikrini öne sürer.

19
Bir ikicil, madde ve ak1l aras1nda temel bir fark olduunu benimser. Bir monist (tekçi)
ise bunun aksine, akl1n maddenin bir aksi olduuna (bir beyin ya da bir bilgisayar
beynindeki madde, gereç) ve madde olmadan var olamayaca 1na inan1r. Bir ikicil, akl1n
bir tür bedenden ayr1lm1_ ruh olduuna inan1r. Ruh, bedende ikamet eder ve bu yüzden
makul olarak bedeni terk edip ba_ka bir yerde bulunabilir. 0kicil herhangi bir zihinsel
hastal11 bir ç1rp1da cin çarpmas1 olarak yorumlayabilir, bu kötü ruhlar1n bedendeki
hakimiyeti geçicidir ve kovulabilirler. 0kiciler, en küçük f1rsat1 yakalad1klar1nda cans1z
fiziksel nesneleri ki_iselle_tirirler, hatta _elale ve bulutlarda _eytanlar, hayaletler
görürler.

Paul Bloom buna _öyle bir aç1klama getirecektir; ayd1n bir monist olmay1 örenmi_
olsam da, ben de bir tür hayvan1m ve bu yüzden içgüdüsel bir ikicil olarak evrim
geçirdim. & ba_ka birinin beynine göç edebilen bir ben olduu fikri entelektüel bir
monist olsak da, benim ve herkesin içine derinden i_lemi_tir. Bloom, bilhassa iyice
küçük çocuklar1n ikicil olmalar1n1n yeti_kinlere k1yasla daha olas1 olduu iddias1n1,
deneye dayal1 bir kan1tla desteklemi_tir. Bu, beyinde bir ikicilik eilimi geli_tii fikrini
akla getirir ve Bloom'a göre bu eilim dinsel görü_leri benimsemekte doal bir yatk1nl1k
salar.

Bloom, ayr1ca dou_tan yarad1l1_ç1 olmaya yatk1n olduumuzu öne sürer. Doal seçilim
sezgisel mant1kla i_lemez. Özellikle de çocuklar1n her _eyde bir mesaj olduunu
dü_ünmesi olas1d1r. & Çocuklar sezgileri olmayan teistler midir ? Bulutlar yamur
içindir. Sivri kayalar hayvanlar1n kendi kendilerini ka_1mas1 için sivridir. Her _eye bir
amaç yüklemeye teleoloji (erekbilim) denilir. Çocuklar dou_tan erekbilimcidir ve çou
bu s1fat1ndan asla s1yr1lamaz.

Dou_tan gelen ikicilik ve erekbilim uygun ko_ullar alt1nda bizi dine uygun hale getirir.
& Dou_tan kazan1lan ikiciliimiz, bizi ruhun bedenin bütünleyici bir parças1 olmas1
görü_ünden ziyade, bedende ikamet eden bir ruha inanmaya haz1rlar. T1pk1 bedenden
ayr1lm1_ bir ruhun bedenin ölümünden sonra ba_ka bir yere gitmesinin kolayca hayal
edilebilmesi gibi. & Daha aç1k bir deyi_le, çocuksu erekbilim din için zemin haz1rlar.
Eer her _eyin bir amac1 varsa, bu amaçlar kime aittir ? Elbette Tanr1n1nd1r.

Dünyadaki varl1klar1n davran1_lar1 hakk1nda bilgi sahibi olmak, sa kalmak ad1na
önemlidir ve doal seçilimin, beynimizi bunu etkili ve h1zl1 yapacak _ekilde
biçimlendirmi_ olduunu dü_ünebiliriz. O halde ikicillik ve erekbilimin bu yeteneimize
yarar1 dokunmu_ olabilir mi ? Bu varsay1m1, filozof Daniel Dennett'in kas1tl1 durum
tabirinden anlayabiliriz.

Fiziksel durum, tasar1msal durum ve kas1tl1 durum vard1r. Fiziksel durum, prensipte
daima i_ler çünkü her _ey eninde sonunda fizik kanunlar1na riayet eder.

Darwinci doal seçilim gerçekte tasarlanmam1_ olan canl1lar için tasar1m durumunun bir
uyarlamas1na olanak tan1r. Eer kalbin kan pompalamak için tasarland11n1 farz edersek
kalbi anlamakta kestirme bir yol kullanm1_ oluruz.

20
Kas1tl1 durum bir dier k1sa yoldur ve tasar1m durumundan bir gömlek daha üs tündür.
Bir varl11n bir amaç için tasarlanmad11 ama kendi eylemlerini idare eden maksatl1 bir
ajan olduu ya da bu ajan1 bar1nd1rd11 kabul edilir.

Kas1tl1 durumun tehlikeli ko_ullarda karar almay1 h1zland1ran bir beyin mekanizmas1
olarak sa kalma deeri olmas1 bana bütünüyle mant1kl1 gelir. & kas1tl1 durumun
temelini olu_turacak bir kan1t geli_tirilebilir; karma_1k sosyal _artlarda ve özellikle üst
s1n1f kas1ttan bahsediyorsak.

Tasar1m durumu ve kas1tl1 durum faydal1 beyin mekanizmalar1d1r ve sa kalma için
gerçekten dikkat edilmesi gereken varl1klar hakk1ndaki önseziye ivme kazand1r1rlar.

... ilgi çekici bir olas1l1k Dennett taraf1ndan dile getirilmi_tir ki bu, dinin mant1ks1zl11n1n,
beyindeki belirli bir yap1sal mant1ks1z mekanizman1n yan ürünü olduunu belirtir:
Muhtemelen genetik faydalar1 olan, a_1k olma eilimimizin.

Helen Fisher ve dierleri göstermi_lerdir ki a_1k olmak beyni e_siz durumlara sokar. Bu
durumlar son derece özgündür ve sinirler üzerinde etkin kimyasallar1n (gerçekte doal
uyu_turucular) tetiklenmesiyle ortaya ç1karlar. Evrim psikologlar1 Helen le _u noktada
hemfikirdirler ki, mant1ks1z kalp çarp1nt1s1, ortak ebeveynlie olan sadakati garantiye
alan ve birlikte bir çocuk yapmaya yetecek kadar uzun süre dayanan bir mekanizma
olabilir.

Mant1ks1z din, sahiden de doal seçilim taraf1ndan a_1k olmak için ay1klanm1_ mant1ks1z
beyin mekanizmalar1n1n bir yan ürünü olabilir mi ? Dinsel inanç hiç _üphesiz a_1k
olmakla ayn1 karakterde bir yap1dad1r (ve her ikisi de ba1ml1l1k yap1c1 bir
uyu_turucunun etkisinin niteliklerinin çounu ta_1r). Nöropsikiatrist John Smythies iki
tür dü_künlükle etkinle_en farkl1 beyin bölgeleri aras1ndaki belirgin farklara dikkatimizi
çeker. Yine de birkaç benzerlie de deinmi_tir:
Dinin birçok yüzünün bir yönü de, bir doaüstü ki_iye odaklanm1_, (örnek Tanr1),
_iddetli a_k ve buna ek olarak bu ki_inin ikonalar1na gösterilen derin sayg1d1r. ...
Sevilmenin ve tehlikeli bir dünyada korunman1n s1cak ve rahatlat1c1 hisleri, daha az
ölüm korkusu, zor zamanlarda edilen dualara yükseklerden gelen yard1m ve
benzerleri.

Biyolog Lewis Wolpert, ... Vurgulamak istedii, ... mant1ks1z inanc1n karars1zl1a kar_1
bir savunma olduudur: Eer hayat kurtaran inançlara sadakatle bal1 olunmasayd1,
insan evriminin ilk zamanlar1nda bunun sak1ncalar1 olurdu. Örnein, avlan1rken ya da
alet edevat imal ederken fikirlerin sürekli dei_mesi ciddi bir zarar verirdi. Wolpert'in
görü_ünün içerii, en az1ndan baz1 ko_ullar alt1nda, mant1ks1z bir görü_te sebat etmenin
karars1z olmaktan daha iyi olduudur, üstelik yeni bulgular ya da muhakemeler belirli
bir dei_imi desteklese bile. ... Wolpert'in mant1ks1zl1kta 1srar görü_ünü, saçma dinsel
davran1_lar1n ba_l1ca cephelerini aç1klayabilecek bir dier faydal1 psikolojik eilim olarak
görmek oldukça makuldür.

Toplumsal Evrim'de, Robert Trivers 1976 senesinde ürettii kendini kand1rma teorisinin
ayr1nt1lar1na girmi_tir: Kendini kand1rma , gerçei bilinçli zihinden saklamakt1r ki bu
dier insanlardan saklamaktan daha iyidir. ... Kand1rma eyleminden bilinçsiz hale

21
gelerek, hilekar kimse bu i_aretleri gözlemcisinden saklar. Böylece kand1rmaya e_lik
eden sinirlilik hali olmaks1z1n, bu kimse istedii kadar yalan söyleyebilir.

Lionel Tiger 0yimserlik: Umudun Biyolojisi'nde ... 0nsanlar1n bilinçli olarak görmek
istedikleri _eyi görmeleriyle ilgili bir eilim vard1r .

0nsanlar bir kültürü bir kez benimsediklerinde bu kültürü sürdürmekte 1srar eder,
geli_tirir ve farkl1la_t1r1rlar ki bu bir bak1ma biyolojik evrimi an1msatmaktad1r.

Bir evrimsel örnein herhangi bir doal seçilimin etkisinde olmas1 zorunlu deildir.
Biyologlar, bir genin bir nüfus içinde yay1labilmesi için iyi bir gen deil ama _ansl1 bir
gen olmas1n1n bile yeterli olduunu bilirler. Buna genetik sürüklenme deriz.

Genetik sürüklenmenin kültürel e_deeri, dinin evrimini akl1m1zdan geçirirken göz ard1
edemeyeceimiz inand1r1c1 bir seçenektir. Dil yar1 biyolojik bir yolla evrim geçirir ve
evrimin yönü adressiz görünür ki bu adeta geli_igüzel bir gidi_att1r. Dil, genetiin as1rlar
zarf1nda yava_ yava_ dei_en kültürel bir benzeriyle sonraki nesillere devrolur, ta ki
çe_itli evrimsel a_amalar kar_1l1kl1 anla_mazl1a varana kadar.

San1r1m dinler t1pk1 dillerde olduu gibi, gayet keyfi ba_lang1çlardan, _u an
gözlemlemekte olduumuz _a_1rt1c1 (ve bazen tehlikeli) düzeydeki çe_itlilik, zenginliini
olu_turmaya elveri_li bir geli_igüzellikle evrim geçirmi_tir. ... bir tür doal seçilim da
bunu bir parça etkilemi_ olabilir çünkü farkl1 dinlerin apaç1k ortak özellikleri vard1r.
Örnein birçok din, objektif olarak mant1ks1z ancak öznel olarak albenili bir ilke öretir
ki buna göre ki_iliklerimiz bedensel ölümün ard1ndan sa kal1rlar. Ölümsüzlük fikri sa
kalmak ve yay1lmakta çok ba_ar1l1d1r çünkü hüsnükuruntu salar. Ve hüsnükuruntu
önemlidir çünkü insan psikolojisinde, inanc1n arzuyla renklendirilmesi gibi neredeyse
evrensel bir eilim vard1r.

Tasar1m konusunda, dindar önderler dinin sa kalmas1na yard1mc1 olan aldatmacalar1
etrafl1ca ifade etmekte bir hayli yeteneklidirler. ... 0nanc1n sahip olduu en büyük
dü_man mant1kt1r ... Her kim bir H1ristiyan olmak isterse, akl1n1n gözlerini oymal1d1r.

SSAAKK00NN OOLL ÇÇÜÜNNKKÜÜ MMEEMMEE''LLEERR00MM00NN ÜÜZZEERR00NNDDEE YYÜÜRRÜÜYYOORRSSUUNN
Dini meselelerdeki gerçeklik, temelsizce süregeImi_ bir fikirden ba_ka bir _ey deildir.
OSCAR WILDE

Darwinci doal seçilim, bir türün deersiz herhangi bir ortak özelliini asla
ay1klamayaca1ndan (mesela din gibi) bu özellik mutlaka bir fayda sal1yor olmal1d1r,
aksi takdirde süregelemezdi. Lakin bu faydan1n bireyin sa kalmas1 ya da üreme
ba_ar1s1yla ilgili olmas1 gerekmemektedir.

A_a1daki k1smi listede, ya salt yararl1 olduklar1 için ya da varolan memepleksle
uyumlu olduklar1 için sa kalmalar1 mümkün olabilen dinsel meme'ler vard1r:
· Öldükten sonra ya_amaya devam edeceksiniz.
· Eer sava_ta _ehit dü_erseniz, cennetin bilhassa _ahane bir bölümüne
gideceksiniz ve burada yetmi_ iki bakireyle keyif çatacaks1n1z (zavall1 bakirelerin
halini bir dü_ünün.)

22
· Kafirler, küfürbazlar ve din dei_tirenler öldürülmelidir (ya da cezaland1r1lmal1d1r,
örnein sürgün edip, aileleriyle görü_meleri engellenerek. )
· Tanr1n1n yüce meziyetlerine inan. Eer inanc1n1n bocalad11n1 hissedersen, bunu
onarmak için s1k1 çal1_ ve inançs1zl11n konusunda yard1m etmesi için Tanr1ya
yalvar.
· 0man (kan1ts1z inanç) bir erdemdir. 0nançlar1n1z kan1ta ne kadar kar_1 gelirse, o
ölçüde erdemlisinizdir. Mant1a ve kan1ta gerek duymadan, gerçekten tuhaf,
dayanaks1z ve katlan1lmaz bir _eye inanmay1 beceren üstat inançl1lar özellikle çok
iyi ödüllendirileceklerdir.
· Herkes, hatta dinsel inançlar1 olmayanlar dahi, bu üstatlara istemsiz v e sorgusuz
bir riayetle azami seviyede sayg1 duymal1d1r.
· Baz1 esrarengiz _eyler vard1r ki (Kutsal Üçleme, dönü_üm, cisimle_me gibi)
bunlar1 anlamay1 amaçlamay1z. Bunlardan birini bile anlamaya çal1_may1n, çünkü
bu giri_im esrarengizliine zarar verebilir. Bunlara gizem diyerek tatmin olman1n
yollar1n1 örenin.
· Ho_ müzik, sanat ve yaz1tlar, dinsel fikirlerin kopyalanm1_ simgeleridir.

Düzenli dinler halklar taraf1ndan düzenlenmi_tir: papazlar, piskoposlar, hahamlar,
imamlar ve Ayetullahlar.

Teorik olarak tasarlanm1_ bir dier aday din, Mormonizm'dir. Joseph Smith,
Mormonizm'in giri_imci, yalanc1 mucidi, tamamen yeni bir kutsal kitap toparlamak için
elinden geleni ard1na koymaz. ... Halbuki Mormonizm on dokuzuncu yüzy1lda
üretildikten sonra evrim geçirmeye ba_lam1_t1 ve _u anda Amerika'n1n en itibarl1
dinlerinden biri haline geldi.

KKAARRGGOOKKÜÜLLTTLLEERR
David Attenborough, Cennetin Aray1_1 ... Yeterli düzeyde ilerlemi_ herhangi bir teknoloji
büyüden ay1rt edilemez.

Beyaz adam bu anlams1z eylemler, yani ayinleri kullanarak tanr1lar1 bu kargolar1
göndermeye ikna ediyordu. Eer yerli halk kargo istiyorsa, o halde onlar da ayn1 _eyi
yapmal1yd1.

... çou bir dierinden ba1ms1z ve balant1s1zd1. Bu inançlar1n çounda, vahiy günü
geldiinde belirli bir Mesih kargoyu getirecekti.

Pistte John Frum'un uça1n1 piste inmeye cezbetmek için tasarlanm1_, dekor vazifesi
gören sahte uçaklar bile vard1.

Kargo kültler... dinlerin neredeyse bir hiçten türemelerinin çada_, kusursuz bir
örneini temsil etmekteler. Dinlerin kökeniyle ilgili genel olarak dört ders verirler ve
bunlara burada özetle deineceim. 0lk ders, bir inanc1n türemekteki inan1lmaz h1z1d1r.
0kinci ders, kaynaklanma sürecinin izlerinin üstünü örtmekteki h1zd1r. ... Üçüncü ders
farkl1 adalarda benzer kültlerin ba1ms1zca ortaya ç1kmas1ndan kaynaklan1r. ...
Dördüncü ders, kargo kültler benzerdir, yaln1zca birbirlerine deil ayn1 zamanda eski
dinlere de.

23
... ahlak1n büyük olas1l1kla dinden daha eski bir geçmi_i vard1r.


BBÖÖLLÜÜMM 66
AAHHLLAAKKIINN KKÖÖKKEENN00 :: NNEEDDEENN 00YY00YY00ZZ ??

Dünyadaki konumumuz pek tuhaf. Her birimiz, sebebini bilmeden buray 1 k1saca ziyaret
ederiz ancak görünen o ki baz1lar1m1z için bunun ilahi bir amac1 var. Oysa, gündelik
hayat1n bak1_ aç1s1yla bir deerlendirme yap1l1rsa gerçekten bildiimiz bir _ey var: insan
dier insanlar uruna burada; elbette, biz gülümsemeyi ve iyi kalpli olmay1 en önemli
deerler sayarak mutlu olabilenler için. ALBERT EINSTEIN

Dindar insanlar1n çou, din olmadan bir insan1n deil iyi birisi olmas1, iyi birisi olmaya
gerek duymas1n1n bile dü_ünülmesinin zor olduunu söylerler. ... Ne kötüdür ki bu tarz
_üpheler bir ad1m daha ileri giderek _ekil dei_tirir ve baz1 dindarlar1, inançlar1na i_tirak
etmeyen ki_ilere kar_1 öfke nöbetleri geçirecek kadar etkiler. ... eer çocuklara
maymundan geldiimizi öretirsen, bir maymun gibi davran1rlar .

Kilise ve devlet ayr1m1 diye bir _ey OLAMAZ ve siz, kafirler bu sava_1 kaybedeceksiniz
... Eer bu ülkenin kurulmas1na sebep olan temelleri ve bu ülkeyi sevmiyorsan1z s .... r
olup gidin, cehenneme kadar yolunuz var.

AAHHLLAAKK00 EE00LL00MM00MM00ZZ00NN DDAARRWW00NNCC00 BB00RR KKÖÖKKEENN00 VVAARR MMIIDDIIRR ??
Nihilizm, Hiççilik veya Yokçuluk : bilimsel bilgi d1_1nda hiçbir gerçek bilgi olmad11n1 kabul etmektir. Bu
yakla_1m1n uzant1s1 olarak da toplumda yerle_ik kurallar1n, kurumlar1n, deer yarg1lar1n1n ve ahlak kurallar1n1n
yads1nmas1na var1r.
Hazc1l1k, dier adlar1yla hedonizm, ... Sokrates in örencisi Aristippos'un öretisidir. Aristippos'a göre iyi demek
haz demektir; haz veren her _ey iyi, ac1 veren her _ey de kötüdür. Ya_am1n amac1 hazd1r ve insan ya_am1 süresince
hazza yönelmeli, ac1dan kaç1nmal1d1r.

Evrimin doal seçilimle i_lediini aç1klayan Darwin ci görü_ sahip olduumuz iyilik,
ahlak, namus, duyguda_l1k ve merhamet gibi eilimlerimizi aç1klamakta yetersiz kal1r.
... 0yilik, 'bencil gen' teorisiyle uyumsuz deil midir ? Hay1r. Bu uyumsuzluk teorinin
yanl1_ yorumlanmas1yla ortaya ç1kar ve çok yayg1nd1r; gerçekte s1k1nt1 verici (ve tahmin
edilebilir) bir yanl1_ anla_1lmad1r.

Darwinci mant1k, ya_am hiyerar_isinde sa kalan ve doal seçilimin filtresinden geçen
bir birimin bencil olmay1 gözetmesi sonucuna var1r. ... bencil olan sadece gendir. Bilgi
halinde çok uzun nesiller boyunca sa kalan ya da kalmayan gendir. Genlerden farkl1
olarak (ve tart1_maya aç1k olarak meme'lerden) organizma, grup organizma ve türler,
nesiller boyunca sa kalma konusunu aç1klamakta bir birim vazifesi görebilecek doru
türden varl1klar olamazlar çünkü kendilerinin birebir kopyalar1n1 türetmez ve kendini
kopyalayan varl1klar1n havuzunda rekabet etmezler. Genler tam olarak bunu yaparlar
ve bu, bencilin özgün Darwinci anlam1 kapsam1nda, geni bir 'bencillik' birimi olarak
belirlemenin (bütünüyle hakl1) gerekçesidir.

... bir genin bir gen havuzundaki frekans1n1n artabilmesi, akrabal1k özgeciliinin bir
standart halini almas1yla mümkün olabilecektir. Kendi çocuklar1na kar_1 iyi kalpli olmak

24
bunun apaç1k bir örneidir. ... baz1 omurgal1lar, büyük karde_lerin küçük karde_lerin
bak1m1yla ilgilendii topluluklar geli_tirmi_tirler ki bu "bak1m geni" bu farkl1 türler
aras1nda ortakt1r. ... hayvanlar genelde savunma, kaynaklar1 payla_ma ve tehlike
uyar1s1na dikkat gösterme eilimindedirler ya da dier taraftan, yak1n akrabal1a
özgecil bir tav1r sergilerler çünkü istatistiksel olas1l1klar göz önüne al1nd11nda,
akrabal1kta ayn1 genlerin kopyalar1 ortak kullan1mdad1r.

... bir dier ba_l1ca özgecilik türü kar_1l1kl1 özgeciliktir ( Sen benim s1rt1m1 ka_1 ben de
seninkini. ), ... yayg1n biçimde "ortakya_arl1k" olarak tan1mlan1r. Al1m sat1m ve dei_
toku_ ilkelerinden kaynaklan1r. ... Her iki taraf da bu i_lemden yararlan1r ... Kar_1l1kl1
özgecilik, kar_1lanmas1 gereken yetenekler ve asimetriler sayesinde i_ler.

0nsanolu dünyas1nda, S0V'ler (sana ihtiyac1m var) ve para i_lemleri erteleme yapmaya
olanak tan1yan araçlard1r. ... Doal seçilim, asimetrik gereksinim ve f1rsat ili_kilerinde
bireyleri, elveri_li olduunda vermeye, elveri_li olmad11ndaysa almak için kar_1 taraf1
k1_k1rtmaya yatk1nl1k kazand1ran genleri destekler. Doal seçilim ayr1ca _u eilimleri de
destekler; zorunluluklar1n hat1rlanmas1, kin gütme, dei_ toku_ ili_kilerinin kontrol
alt1nda tutulmas1 ve alan ancak s1ras1 geldiinde vermeyen hilebazlar1n
cezaland1r1lmas1.

Hilebazlar her zaman olacakt1r ve kar_1l1kl1 özgeciliin oyun teorisel bilmecelerine kar_1
kal1c1 çözümler üretilmesi için her zaman hilebazlar1n cezaland1r1lmas1na dair bir unsur
gerekmektedir. ... iki ana çe_it kal1c1 çözüm getirir. 'Daima kötü ol' kal1c1 bir çözümdür.
... dier strateji _öyledir, 'iyi huylu olarak ba_la ve dierlerine karars1zl1k hakk1n1 tan1.
Sonra, iyi eylemleri iyilikle kar_1la ancak kötü eylemlerin intikam1n1 al.'

... Potlatch Effect olarak bilirler ki bu, Kuzey Bat1 Pasifik'teki kabilelerde, kabile reisi
adaylar1n1n peri_an edici zenginlikte _ölen verme düellolar1yla birbirleriyle çeki_meleri
geleneklerinden kaynaklan1r. ... Zahavi'nin görü_ünün özünde, üstünlük bildirilerinin
doruluunun bildirilerin bedelleriyle kan1tlanmas1 vard1r. ... Bireyler, (örnein e_lerini
cezbederken) üstünlüün pahal1ya mal olan gösterileri, gösteri_li cömertlikleri ve
vatansever at1l1mlar1yla ba_ar1y1 sat1n al1rlar.

Bireylerin birbirlerine kar_1 özgecil, cömert ya da 'dürüst' olmas1n1 aç1klayan dört
salam Darwinci sebebim1z var. Bir; özgün bir durum olan genetik akrabal1k. 0ki;
kar_1l1kl1 etki: al1nan iyiliklerin kar_1lanmas1 ve geri ödeneceini 'umarak' iyilikler
sunma. Bunun sonras1nda, üçüncü olarak, _efkat ve cömertlikle ün kazanman1n
Darwinci yarar1. Ve dört, eer Zahavi hakl1ysa, dikkat çekici cömertliin bir tür taklit
edilemez, güvenilir bir bildiriye dönü_mesi ve bunun özgün bir ek fayda salamas1.

Topluluk üyesi arkada_lar1n1z1n çou akraban1zd1 ve dier topluluklar1n üyelerinden çok
daha yak1n ili_kideydiniz; böylece akrabal1k özgeciliinin geli_mesi ad1na birçok f1rsat
dodu. Ve, akraba ya da deil, hayat1n1z boyunca hep ayn1 ki_ilerle kar_1la_maya
meyilliydiniz; böylece kar_1l1kl1 özgeciliin geli_mesi için ideal ko_ullar dodu. Bu ilkel
ça atalar1m1z1n neden kendi kümeleri içindeki bireylere kar_1 iyi, dier kümelerdekilere
kar_1 kötü (Ksenefobi) olduunu anlamak hiç de zor deildir.

Doal seçilimin menzilini yanl1_ tan1mlamamak burada önemlidir.

25

Doal seçilim, atalar1m1z zaman1nda, küçük ve duraan gruplar halinde, t1pk1 babunlar
gibi ya_ad11m1z dönemde beynimiz içinde özgecil dürtüler programlad1. Bunu cinsel
dürtüler, açl1k dürtüleri, ksenefobik dürtüler ve benzerleri takip etti. ... Cinsel arzu
cinsel arzudur ve bireyin psikolojisi üzerindeki etkisi, cinsel arzuyu harekete geçiren
temel Darwinci bask1dan ba1ms1zd1r. Cinsel arzu, temel mant11ndan ba1ms1zca
varolan güçlü bir dürtüdür.

^efkat, özgecilik, cömertlik, duyguda_l1k, merhamet konular1nda da ayn1 mant11n
geçerli olduunu iddia ediyorum. Atalar döneminde, yaln1zca yak1n akrabal1k ve olas1
al1_ veri_ meselelerinde özgecil olma f1rsat1m1z vard1. Günümüzde bu k1s1tlama yoktur
ancak el yordam1 süregelir. ... Her ikisi de teklemedir, Darwinci tekleme: Mutluluk
veren, deerli teklemeler.

AAHHLLAAKKIINN KKÖÖKKEENN00 HHAAKKKKIINNDDAA BB00RR DDUURRUUMM AARRAA^^TTIIRRMMAASSII
Hauser'in kitab1n1n mesaj1 Ahlaki yarg1lar1m1z1n kullan1lmas1 evrensel bir ahlaki
gramerdir ve bu, olas1 bir ahlaki sistemler dizisini douracak ilkeleri bar1nd1rabilmek için
milyonlarca y1l boyunca evrimle_mi_ bir zihin yetisidir. Dilde olduu gibi, ahlaki
gramerimizi olu_turan ilkeler fark1ndal1k radar1n1n kontrol sahas1n1n içindedir.

Immanuel Kant'1n kusursuzca ifade ettii ilkeye göre, mant1kl1 bir varl1k asla raz1
olmayaca1 bir sona doru sürüklenmemelidir. Bu son dierlerinin yarar1na olsa dahi.

... iyi ya da kötü birisi olmak için Tanr1ya ihtiyac1m1z yoktur.

EEEERR TTAANNRRII YYOOKKSSAA NNEEDDEENN 00YY00YY00ZZ ??
Einstein'1n dedii gibi, Eer insanlar sadece cezaland1r1lmaktan korktuklar1 ya da
ödüllendirileceini umut ettikleri için iyi kalplilerse, o halde gerçekten çok ac1nacak
haldeyiz. ... Birçok dindar ki_inin dinin kendilerini iyi birer birey olma konusunda
motive ettiini dü_ündüklerini biliyorum, özellikle de ki_isel günahkarl11 sistematik
biçimde sömüren inançlardan birinin mensubu iseler.

H.L.Mencken .... 0nsanlar dine ihtiyac1m1z var dediklerinde as1l imalar1 kolluk
kuvvetlerine ihtiyac1m1z olduudur.

Eer ahlakl1 olmak için Tanr1ya gereksinim duyduumuz doru olsayd1 bile, bu elbette
Tanr1n1n varl11n1 daha olas1 yada daha çekici k1lmazd1 (birçok insan aradaki fark1
söyleyemez.)

Kant, ... Tanr1ya kar_1 hizmetten ziyade, hizmete kar_1 hizmet temelli bir ahlaki sistem
yaratmay1 denemi_tir.

Doru ve yanl1_1 belirlemek ahlak felsefecilerinin mesleki görevidir. ... Deontoloji,
ahlak1n kurallara itaat etmekten ibaret olduu inanc1 için kullan1lan süslü bir isimdir. ...
Saltç1lar salt doru ve salt yanl1_lar olduuna inan1rlar. ... Neticeciler daha bilgiç bir
edayla bir eylemin ahlak1n1n bu eylemin sonuçlar1yla deerlendirilmesini geçerli
sayarlar.

26
Her saltç1 görü_ dinden türememi_tir. Bununla birlikte, saltç1 ahlak1 dinin d1_1ndaki
zeminlerle müdafaa etmek epey güçtür. Akl1ma gelen tek unsur vatanseverliktir,
özellikle de sava_ zamanlar1nda. Tan1nm1_ 0spanyol film yönetmeni Luis Bunuel'in de
dedii gibi, Tanr1 ve Vatan yenilmesi mümk ün olmayan bir ekiptir; tüm zulüm ve
katliam rekorlar1n1 ellerinde tutarlar.

Profesyonel askerin 0ster hakl1 ister haks1z, benim ülkem görü_ünden çok çok daha
salt bir görü_ bulmak zordur, çünkü bu slogan gelecekte bir günün politikac1lar1n1n
dü_man belleyecei herkesi öldürmenin sözünü vermektir.


BBÖÖLLÜÜMM 77
00YY00 KK00TTAAPP vvee DDEE00^^EENN AAHHLLAAKK AANNLLAAYYII^^II

Politika, esaretindeki binlerce insan1 katletmi_tir, din ise on binlercesini. SEAN O'CASEY

Kutsal bir kitab1n bir ahlak veya ya_am kurallar1 kayna1 olabilmesi iki yolla gerçekle_ir.
Bu yollardan birincisi dorudan aç1klamad1r. ... Dier yolsa örnekle aç1klamakt1r.

0ncil'in büyük bölümünün sistemli bir biçimde zararl1 olduu söylenemez ancak bu kitap
epey tuhaft1r. Bu, bizim hiç tan1mad11m1z ve birbirlerini genellikle tan1mayan yüzlerce
anonim yazar1n, editör ve kopyac1n1n dokuz yüzy1l boyunca düzenlemeler yaparak,
dei_tirerek, tercüme ederek, sapt1rarak ve 'geli_tirerek' karman çorman bir hale
getirdikleri tutars1z belgelerden olu_mu_ bir antoloji için gayet normal bir durumdur.

EESSKK00 AAHH00TT
Benim as1l anlatmak istediim de zaten budur! Kutsal kitaplardaki bilgileri gerçek,
simge ya da kinaye olarak s1n1fland1r1r, ay1klar ve seçeriz. Bu gibi ay1klama ve seçimler
bir ki_isel karar meselesidir ve bu, az ya da çok bir ateistin _ahsi ahlak kurallar1n1
benimsemeyi seçmesine benzer ki bu mutlak bir temele dayanmayan öznel bir karard 1r.
Eer bu kararlardan biri geçersiz ahlak kurallar1 sonucunu douruyorsa dieri de ayn1
_ekilde deerlendirilmelidir.

Dorusu, kültürlü ilahiyatç1lar1n tüm iyi niyetlerine ramen, insanlar1n korkutucu
seviyede büyük bir çounluu kendi kutsal kitaplar1nda anlat1lan hikayelerin, (örnein
Nuh tufan1) tümünün gerçek olduunu dü_ünmektedir.

0brahim in hikayesi... Çada_ ahlak normlar1 göz önüne al1nd11nda bu tats1z hikaye,
çocuk istismar1na, asimetrik güçlerin ili_kisindeki zorbal1a ve dier taraftan,
Nuremberg savunmas 1n1n ilk kay1tl1 kullan1m1na örnek te_kil eder: Ben yaln1zca
emirlere uyuyordum. Oysa bu efsane üç tek tanr1l1 dinin de ba_l1ca efsanelerindendir,
... günümüzde birçok insan kendi kutsal kitaplar1ndaki olaylar1n hepsinin gerçek
olduunu dü_ünmektedir ve bu sözde gerçekliklerin biz geriye kalanlar üzerinde bask1n
bir siyasi gücü vard1r, özellikle A.B.D ve 0slam dünyas1nda.

Fakat, bir erkekle asla yatmam1_ tüm kad1nlar1 kendinize ay1r1n. Hay1r hay1r, Musa
çada_ ahlakç1lar için iyi bir rol modeli olamaz.

27

Tek kan1tlamak istediim, çada_ ahlak anlay1_1n1n her kayna1n1n 0ncil olmad11d1r. Din
savunucular1, dinin iyinin ve kötünün belirlenmesinde bir tür rota sunduunu öne
sürerek i_in içinden s1yr1lamazlar.

0ncil'in dürüstlüe ilham verdii görü_ünü destekleyen insanlar acaba bu kitab1n içinde
gerçekte neler yazd11n1n fark1nda m1d1rlar ? ... sebt gününde çal1_1rsan1z hiç ku_kusuz
idam edilmelisiniz... ^a_k1nl1ktan az1m1n aç1k kalmas1na neden olan, günümüz modern
insanlar1n1n hayatlar1na Yahweh gibi tüyler ürpertici bir rol modelinin yapt1klar1yla yön
vermeleridir; ve daha da kötüsü, otoriter bir üslupla bu zararl1 canavar1 (ister gerçek
ister kurgu) biz geriye kalanlara zorla benimsetmeye ura_malar1d1r.

Suudi Arabistan'da putperestlik uygulamas1na kar_1 boyun vurma cezas1 prensipte
sürmektedir.

Nobel ödüllü Amerikan fizikçi, Steven Weinberg'in dedii gibi, Din insanolunun
yüceliinin alçalt1lmas1d1r: Din olsa da olmasa da her zaman iyi _eyler yapan iyi insanlar
ve kötülükler yapan kötü insanlar olacakt1r. Ancak iyi insanlar1n kötülük yapabilmesi
için din gerekir. Blaise Pascal benzer bir söz söylemi_tir: 0nsanlar dinsel inanç yoluyla
yapt1klar1 kötülükleri ba_ka bir yolla asla bu kadar eksiksiz ve ne_eyle yapmazlar.

YYEENN00 AAHH00TT DDAAHHAA 00YY00 MM00DD00RR ??
Bu bölümün ba_l1ca tezi, ahlak kurallar1m1z1 kutsal metinlerden türetmediimiz ve
türetmememiz gerektii olduundan 0sa s1rf bu tez için, bir rol modeli olarak
onurland1r1labilir.

... bir dinin, bir idam ve i_kence aletini kutsal bir sembol olarak kabul etmesi dikkat
çekicidir. ... Eer 0sa yirmi y1l önce öldürülseydi, Katolik okulu örencileri boyunlar1na
haç takmak yerine küçük elektrikli sandalyeler takarlard1.

KKOOMM^^UUNNUU SSEEVV
Kutsal Kitap der ki, cinayet i_lememelisin. Eer birisi dierlerinin gözü önünde kasten
cinayet i_lerse, k1l1çla idam edilmelidir. Söylemek gereksizdir ki, eer bu ki_i bir dinsizi
öldürdüyse idam edilmemelidir. Söylemek gereksizmi _ !

... dindar olsak da olmasak da ahlak kurallar1m1z1 farkl1 bir kaynaktan türettiimizi
kan1tlamaktad1r ve bu dier kaynak gerçekte her ne olursa olsun , dinimize ya da
dinsizliimize bakmaks1z1n hepimiz için geçerlidir.

Soyk1r1ma göz yuman ve k1nayan bu denek çocuklar aras1ndaki fark1 yaratan, dindir.

Yahudi Tanr1s1n1 Gentileslere (Yahudi olmayan milletler ) benimsetme fikrini icat eden
ki_i Paul idi.

Hartung'un ... 0ncil, bir örgüt ahlak1 tasar1s1d1r ve soyk1r1m, örgüt harici ki_ileri
kölele_tirme ve dünya hakimiyetiyle ilgili talimatlar1yla doludur. ... hiç kimse 0lyada
Destan1'n1 bir ahlak temeli olarak pazarlamaz. As1l sorun burada ba_lar. 0ncil bir ya_am

28
rehberi gibi sat1l1p, sat1n al1nmaktad1r. Ve aç1k ara farkla tüm zamanlar1n en çok satan
kitab1d1r.

Din hiç _üphesiz ayr1l1k yaratan bir güçtür ve bu dine yöneltilen ba_l1ca suçlamalardan
yaln1zca bir tanesidir. Ancak, dinsel örgüt ya da mezhepler aras1nda meydana gelen
sava_ ve kan davalar1n1n, gerçekte nadiren ilahi anla_mazl1klardan kaynakland11 s1kça
ve hakl1 gerekçelere dayand1r1larak belirtilir. ... Din, topluluk içi ve toplu luk d1_1
dü_manl1k ve kan davas1n1n bir etiketidir ve deri rengi, dil ya da gözde futbol tak1m1
gibi dier zararl1 etiketlerden a_a1 kal1r yan1 yoktur. Ve her yerde geçerlidir.

Ru_di _öyle bir kan1ya varm1_: Bu olanlar1n hangisine sayg1 duyaca1z ? Ya da dinin
kirlenmi_ ad1na, dünyan1n dört bir yan1nda neredeyse her gün i_lenen suçlar1n hangi
birine sayg1 duyaca1z ? Nas1l oldu da tüm mahvedici sonuçlara ramen din totemleri
diriltebildi ? Ve totemler ad1na nas1l gönüllüce öldürebiliriz ? ... Sorunun ad1 Tanr1d1r.

Bildiim bir _ey var ki bu da, insanl11n toplumsal bal1l1k ya da toplum d1_1 dü_manl1k
eilimlerinin din olmadan da ayn1 güçte var olmaya devam edeceidir. ... Ancak din en
az üç yolla bu zarar1 artt1r1r ve kötüle_tirir:
· Çocuklar1n etiketlenmesi ya da s1n1fland1r1lmas1.
· Ayr1m yapan okullar.
· Yabanc1 birisiyle evlenme kar_1t1 tabular.

... dinsel homogami (ayn1 dinden birisiyle evlenmek) ve heterogami (farkl1 dinden
birisiyle evlenmek)...

Dinin kendi içinde belli ba_l1 birçok zarar1 vard1r fakat s1rf ahlaks1zl1k ve özenle i_lenen
bölücülük özellikleriyle (insanolunun belirli bir topluluu benimserken, bu topluluktan
olmayan insanlar1 yad1rgamas1 doal bir eilimdir ve din bu eilimi sistemli yöntemlerle
i_leyerek güçlendirir) bile dünyaya kötülük saçmakta etkin bir güç olabil ir.

ZZAAMMAANNLLAA DDEE00^^EENN AAHHLLAAKK AANNLLAAYYII^^II
... insanlar1n çou, ahlaki ilkeler konusunda genel ve liberal bir ortak görü_e bal1l1k
gösterirler. ... Bu yararl1 kurallar1n baz1lar1na kutsal kitaplarda rastlayabiliriz ancak
bunlar iyi kalpli birisinin asla benimsemeyecei dier birçok bilginin aras1nda gizlidir ve
kutsal kitaplar iyi ilkeleri kötülerinden ay1rmaya yarayan k1staslar1 içermez.

0_te ateist bir web sitesinden bulduum yeni bir dizi, çada_ Yeni On Emir :
· Sana yap1lmas1n1 istemediin _eyleri ba_kas1na yapma
· Her meselede, zarar vermemek için mücadele et
· Arkada_lar1na, arkada_ canl1lara ve dünya geneline sevgi, _efkat, içtenlik ve
sayg1yla yakla_.
· Kötülüe göz yumma ve adaleti uygulamaktan çekinme ama özgürce itiraf edilen
ve dürüstçe pi_manl1k belirtilen kabahatleri affetmeye daima haz1r ol.
· Hayat1n1 ne_e ve hayranl1k duygusuyla ya_a.
· Hep yeni _eyler, örenme aray1_1nda ol.
· Her _eyi s1na; durumlar kar_1s1ndaki fikirlerini daima gözden geçir. Eer uyumlu
deilse tutkuyla bal1 olduun bir inanc1 dahi terk et.

29
· Dü_ünce ayr1l1klar1n1 asla sansürleme ya da yok etme; dier insanlar1n seninle
ayn1 fikirde olmama haklar1na daima sayg1 duy.
· Öz deneyim ve mant11nla kendi ba1ms1z fikirlerini olu_tur; Ba_kalar1n1n seni
körü körüne idare etmelerine izin verme.
· Her _eyi sorgula.

... filozof John Rawls 'Kurallar1n1z1 tasarlarken hiyerar_ik konumunuzun
dei_ebileceini, bazen yukar1larda bazen a_a1larda olabileceinizi akl1n1zdan hiç
ç1karmay1n.

Ben ayr1ca _u konulara da yer vermek isterdim:
· Cinsel ya_ant1n1z1n tad1n1 ç1kar1n (hiç kimseye zarar vermedii müddetçe) ve
dier insanlar1n da kendi cinsel ya_ant1lar1n1 mahremce ya_amalar1na izin verin,
eilimleri her ne yönde olursa olsun ki bu sizi hiç ilgilendirmez.
· Cinsiyet, 1rk ya da toplumsal farkl1l1klara dayal1 bask1 ve ayr1cal1k uygulamay1n1z.
· Çocuklar1n1z1n beynini y1kamay1n1z.Onlara _ahsi menfaatleri yönünde fikir
yürütmeyi ve herhangi bir konuyla ilgili iddialar1n nas1l deerlendirileceini
öretin. Ve sizinkilerden farkl1 fikirler üretmeyi nas1l ba_aracaklar1n1 anlat1n.
· Sonsuza kadar ya_amayaca1n1z1 akl1n1zdan ç1karmayarak günü deerlendirin.

Dindar ya da deil hepimiz, dorular ve yanl1_lar konusunda büyük ölçüde dei_im
gösterdik.

Her toplumda bir bak1ma gizemli bir ortak görü_ vard1r ve her on y1ll1k süre zarf1nda
dei_im geçirir. Bu olgu için Almanca'dan geçen Zeitgeist (her zamana ait bir ruh
vard1r) kelimesini kullanmak iddial1 olmayacakt1r. ... çe_itli ülkelerin kad1nlar1n1n oy
hakk1 kazand1klar1 tarihlerden birkaç1: Amerika 1920, 0ngiltere 1928, Fransa 1945,
Belçika 1946, 0sviçre 1971, Kuveyt 2006.

Bu dei_im hepimizi içine ald1 ve dinle herhangi bir balant1s1 yoktu. Bir bak1ma
dei_im din sayesinde deil, dine ramen gerçekle_ti.

H.G.Wells'in ütopik New Republic (Yeni Cumhuriyet) kitab1ndan... :
Ve Yeni Cumhuriyet alt 1rklara nas1l davranacak ? Zencilere nas1l davranacak ? ... peki
ya sar1 tenliler ? Yahudiler ?.. siyah 1rklar, kahverengiler, kirli beyazlar ve sar1 insanlar.
Yeni verim gereksinimlerine göre rabet görmeyen bu insanlara ne olacak? Asl1nda,
dünya bir alemdir ve merhametli bir kurum deildir ve san1yorum ki bu insanlar gitmek
zorunda kalacaklar. Ve bu Yeni Cumhuriyet adamlar1n1n ahlak sistemi, yani dünyaya
hakim olacak ahlaki sistem, ilk hedefte insanl1k ad1na güzel, yararl1 ve uygun olan1n
üretilmesini destekleyecek _ekilde düzenlenecektir; güzel ve güçlü bedenler, ayd1nl1k ve
etkili zihinler... Ve doan1n _imdiye kadar dünyan1n _ekillenmesinde izledii yöntem ki
bu yöntem sayesinde var olan zay1fl11n yeni zay1fl1klar türetmesi önlenmi_tir...
ölümdür... Yeni Cumhuriyet'in adamlar1... öldürmenin kayda deer bir eylem say1ld11
bir görü_ü benimseyeceklerdir.
Bu 1902'de yaz1lm1_t1r ve Wells zaman1n1n önde gelen ilericilerindendi.

30
Dei_en ahlak anlay1_1n1n geni_ say1da insan aras1nda nas1l bu kadar e_ zamanl1
olabildiini aç1klamam1z gerekiyor; ve anlay1_ dei_iminin istikrarl1 rotas1n1 da
aç1klamak zorunday1z.

Dei_im barlarda, yemeklerde ve sohbetlerde zihinden zihine aktar1l1r.

Baz1lar1m1z ilerleyen ahlak anlay1_1 dalgas1n1n bir parça gerisinde kal1r1z baz1lar1m1z ise
biraz daha ilerideyizdir. ... birey önderlerin rolünü es geçmemeliy iz.

Geli_mi_ eitim ve özellikle de giderek artan bir uzla_ma görü_ü sayesinde her birimiz
dier 1rklardan ve cinsiyetlerden bireylerle ortak bir konumu payla_t11m1z fikrini
benimsedik; bu iki faktör kutsal kitaplar a dayal1 deildir, biyoloji ve özellikle de evrimle
ilgilidir. Dünya genelinde siyah 1rklar1n ve kad1nlar1n Nazi Almanya's1ndaysa Yahudiler
ve çingenelerin kötü muamele görmelerinin sebeplerinden birisi, bu insanlar1n
bütünüyle insan olarak görülmemeleriydi.

PPEEKK00 YYAA HH00TTLLEERR VVEE SSTTAALL00NN ?? OONNLLAARR AATTEE00SSTT DDEE00LL MM00YYDD00 ??
Hitler'in görü_ ve amaçlar1n1n, Caligula'n1nkilerden ya da katliam ustal1klar1 Noel Barber
taraf1ndan tarif edilen Osmanl1 sultanlar1n1nkilerden daha zararl1 olmad11 iddiam1 bir
kez daha belirtmek isterim.

Hitler... Yahudilerin Tanr1 katili olduklar1n1 akl1ndan hiç ç1karmam1_t1r. Bu sayede
vicdan azab1na kap1lmadan imhay1 gerçekle_tirdi.

Din halk1 sakin tutmak için müke mmel bir araçt1r diyen Napolyon ve halk dinin
gerçekleri yans1tt11n1 dü_ünürken, bilgeler bunun bir yalan, yöneticiler ise yararl1 bir
araç olduunu söylerler diyen filozof Seneca ile ayn1 fikirdeydi belki de. ... Ya da belki
de Hitler H1ristiyanl1k için sahte bir sempati sergilemesinin zorunlu olduunu dü_ündü
çünkü aksi takdirde sunduu rejim kiliseden almas1 gereken destei alamayacakt1.

Baz1 ateistler kötü eylemler sergileyebilir ancak bu kötülükleri ateizm ad1na yapmazlar.
... Sava_lar ekonomik h1rslar, siyasi tutkular, etnik ya da 1rksal önyarg1lar, keskin
kindarl1k, intikam ya da bir ulusun yap1s1ndaki bir tür vatansever inançla ba_lar. Bir
sava_1n fitilini ate_leyebilecek bir dier gerçekçi motivasyon ise, bir insan1n sars1lmaz
bir biçimde kendi inanc1n1 tek gerçek inanç olarak görmesidir ve bu görü_ rakip dinlerin
tüm kafir ve takipçilerini ölüm cezas1na mahkum eden ve aleni bir _ekilde, Tanr1n1n
askerlerinin dorudan cennete gideceklerini vaat eden bir kutsal kitapla desteklenir.
Sam Harris bu konuyla ilgili olarak The End of Faith (0nanc1n Sonu) isimli kitab1nda
Dinsel inanc1n tehlikesi, s1radan insanlar1n ç1lg1nl1k meyvelerini toplamalar1na ve bu
meyvelerin kutsal olduklar1na inanmas1na imkan vermesidir. Her yeni neslin çocuklar1na
dinsel konular1n dier konular gibi hakl1 ç1kar1lmas1na gerek duyulmad11
öretildiinden, medeniyetler hala ak1ls1z ordular1yla dolup ta_maktad1r. Bugün bile
birbirimizi eski literatüre dayanarak öldürmek teyiz. Bundan daha üzücü ve saçma bir
_ey olabilir mi ?

Bir dü_ünün, hangi insan inançs1zl11 uruna sava_mak ister ?

31
BBÖÖLLÜÜMM 88
DD00NN00NN SSAAKKIINNCCAASSII NNEEDD00RR ??
NNEEDDEENN DDÜÜ^^MMAANN OOLLMMAAKK GGEERREEKK00RR ??

Din, insanlar1 günün her an1, yapt11m1z her hareketi gökyüzünden izleyen görünmez bir
adam1n varl11na inand1rm1_t1r. Ve bu görünmez adam1n, on maddelik özel bir listesi
vard1r, sizden bunlar1 yapmaman1z1 ister. Eer bunlardan herhangi birisini yaparsan1z,
sizi sonsuza kadar kalaca1n1z özel bir yere gönderir; buras1 ate_ ve dumanla kapl1d1r,
i_kence ve 1zd1rab1n yuvas1d1r. Tanr1, sizi buraya gönderirken yanman1z1, ac1 çekmenizi,
boulman1z1,· feryat etmenizi ve sonsuza kadar alaman1z1 ister ... Ama 'Sizi Sever ! ·
GEORGECARLIN

Tanr1n1n var olmad11 ve ahlakl1 olmak için dine ihtiyac1m1z olmad11 fikri ...
arkada_lar1m... Neden bu kadar dü_mans1n ? Gerçekten dinde yanl1_ olan nedir ? Din,
etkin biçimde sava_mam1z1 gerektirecek kadar zararl1 m1 ?

... tak1nd11m1z bu dü_manca tav1r sadece kelimelerle s1n1rl1d1r. ... bir soru
yöneltecektir: Dü_manl11n seni a_1r1 tutucu bir ateist yapmaz m1 ?

AA^^IIRRII TTUUTTUUCCUULLUUKK VVEE BB00LL00MM00NN AALLTTÜÜSSTT EEDD00LLMMEESS00
Tutucular gerçekleri bir kutsal kitaptan okuyarak örendikleri için daima hakl1
olduklar1n1 dü_ünürler ve pe_in fikirli olarak hiç bir _eyin inançlar1n1 sarsamayaca1n1
beyan ederler. Kutsal kitab1n sunduu gerçek bir aksiyomdur, bir muhakeme sürecinin
son ürünü deildir. Tutuculara göre, kitap gerçei anlat1r ve bilimsel kan1tlarla,
kitaptaki dorular1n çeli_tii durumlarda çöpe at1lmas1 gereken kitap deil, kan1tt1r. ...
Evrimle ilgili kitaplar kutsal deildir ve güvenilirliklerini bu yolla kazanmazlar ... eer bir
bilim kitab1nda herhangi yanl1_ bir bilgiye yer verilmi_se bu er ya da geç fark edilecek
ve kitab1n sonraki bask1lar1nda bu hata olmayacakt1r. Ne hikmettir ki hiç bir zaman
kutsal kitaplarda düzeltilmesi gereken yanl1_l1klar ortaya ç1kmaz.

Filozoflar, özellikle de yetersiz felsefi bilgisi ol an amatörler ve hatta 'kültürel
ba1nt1c1l1k' virüsü kapm1_ olanlar, bu noktada can s1k1c1 bir k1rm1z1 bayrak
kald1rabilirler: bir bilim adam1n1n bilimsel kan1ta olan inanc1 ba_l1 ba_1na bir tutucu
inanç konusudur. ... Hepimiz kafalar1m1z1n üzerindeki amatör felsefeci _apkalar1yla,
hangi meslekten olursak olal1m kendi kan1tlar1m1z1 üretiriz.

Bilim adamlar1, 'gerçei' çe_itli kuramsal yöntemlerle tan1mlamaya çal1_1rken tutucu bir
izlenim b1rak1yor olabilirler. Ama zaten herkes böyledir. "Evrim gerçektir" dediimde,
Yeni Zelanda'n1n güney yar1mküre de olduu gerçektir dediimde olduumdan daha
tutucu deilimdir. Evrime inan1r1z çünkü bilimsel kan1tla dorulanm1_t1r ve yeni bir kan1t
bu gerçei çürütürse bir gecede bu inanc1m1zdan vazgeçeriz. Gerçek bir tutucu asla
bunu söyleyemez.

Tutuculuk kolayl1kla tutkuyla kar1_t1r1labilir. ... Tutkulu görünmemin as1l sebebi, evrim
lehindeki kan1tlar1n ezici seviyede güçlü olmas1 ve rakibimin bunu bir türlü
görememesidir; ya da çok daha al1_1ld1k olan1, bunu görmeyi reddetmesidir.

32
Bir bilim adam1 olarak tutucu inanca kar_1 dü_man1m çünkü bu eilimdeki bir inanç her
zaman bilimsel giri_imin önünü t1kar. Din bize görü_lerimizi dei_tirmememiz
gerektiini ve ayr1ca, kavranmas1 mümkün; ilgi uyand1r1c1 konular1n ke_fedilmesini
arzulamamay1 öretir.

Tutucu din, say1s1z masum, iyi niyetli ve hevesli genç beyne yönelik bilimsel öretimi
y1kman1n tutkusuyla hareket eder. Tutucu olmayan, 'duyarl1' din bunu yapm1yor
olabilir. Ancak, çok küçük ya_lardaki çocuklara sorgusuz sadakatin bir erdem olduunu
öreterek dünyay1 tutucular için güvenli bir yer haline getirir.

SSAALLTTÇÇIILLIIIINN KKAARRAANNLLIIKK YYÜÜZZÜÜ
Saltç1l11n temelleri neredeyse her zaman güçlü dinsel sadakate dayan1r ve bu mant1k
1_11nda, dinin dünya üzerindeki kötülüklerin etkin bir kayna1 olduunu söyleyebiliriz.

IILLIIMMLLII 00NNAANNCCIINN BBAANNAAZZLLIIAA GGÜÜÇÇ KKAATTMMAASSII
Muriel Gray, 24 Temmuz 2005 Herald daki yaz1s1nda, Bütün bu ac1lar1n, karga_an1n,
_iddetin, terörün ve umursamazl11n nedeni elbette dinin kendisidir ve böylesi a_ikar bir
gerçekliin alt1n1 çizmek her ne kadar gülünç görünüyor olsa da, gerçek _u ki hükümet
ve medya bunun doru olmad11n1 iddia ederek her _eyin üzerini örttüklerini
zannediyorlar.

... teröristleri ... motive eden kötülük deildir. ... teröristler doruluk yolunda
olduklar1na karar verir ve t1pk1 kürtaj doktorlar1n1 öldüren H1ristiyan katiller gibi
inançlar1ndaki emirleri sadakatle yerine getirirler. ... ^eytan taraf1ndan ele geçirilmi_
olduklar1 için de deil ancak be_ikten itibaren tam ve sorgusuz bir inanca sahip olacak
_ekilde yeti_tirildikleri için.

A_1r1c1l1k dinsel inanca özgü deildir. A_1r1c1 vatan ya da etnik grup sevgisiyle de
tehlikesiz bir dünya yaratmaya çal1_1labilir. ... Ancak dinsel inanç, ak1lc1 ç1kar hesab1n1n
bilhassa etkili bir susturucusudur ve genelde dierlerine bask1n ç1kar. Böyle olmas1n1n
sebebi san1r1m, ölümün bir son olmamas1 vaadinin zahmetsiz ve ba_tan ç1kar1c1 bir söz
olmas1 ve _ehit olarak cennete gitmenin çok gurur duyulacak bir _ey olmas1d1r.

H1ristiyanl1k, en az 0slam'da olduu kadar, çocuklara sorgusuz inanc1n bir erdem
olduunu öretir. ... Eer birisi yapt1klar1n1n inanc1n1n bir parças1 olduunu söylerse
dierleri, ayn1 dinden ya da deil, ya da dinsiz, kökle_mi_ al1_kanl1klar gerei hiç
sorgulamadan buna 'sayg1' duymak zorundad1r. ... Papazlar ve 'topluluk liderleri' (bu
arada bu insanlar1 kimin seçtiini bilmeyiz) bu sald1r1lar1n arkas1nda gerçek inanc1n
a_1r1c1 bir çarp1tmas1 olduu yalan1n1 sürdürmek için s1raya girerler.

Patrick Sookhdeo'ya göre... Günümüzde Müslümanlar 1n çok büyük bir çounluu
hayatlar1n1 _iddete ba_vurmadan ya_amaktad1r, çünkü Kuran esas1nda bir kar1_1md1r.
Eer huzur istiyorsan1z, huzur dolu sat1rlar bulursunuz. Eer sava_ istiyorsan1z, sava_ç1
sat1rlar bulursunuz.

Ne yaz1k ki Kuran'daki bar1_ yanl1s1 pasajlar, genelde sadece ilk bölümlerdedir, yani
Muhammed'in Mekke'de oldu u zamanlar. Daha kavgac1 sat1rlar kitab1n sonraki

33
bölümlerinde, Muhammed'in Medine'ye kaçmas 1yla ba_lar. Sonuç... 0slam yaln1zca 13
y1l boyunca bar1_1 temsil etmi_tir

... gerçekten zarar verici olan _ey çocuklara inanc1n bir erdem olduunun
öretilmesidir. 0nanç kesinlikle kötü bir _eydir çünkü savunma gerektirmez, kan1t
kald1rmaz. ... Bir _ehit olarak cennete gideceinin vaadiyle korku kar_1s1nda ba1_1kl1k
kazanan gerçek inançl1-kafa, silahl1 kuvvetler tarihinde, uzun yay, sava_ at1, tank ve
bombalar1n yan1nda önemli bir yeri hak eder.

BBÖÖLLÜÜMM 99
ÇÇOOCCUUKKLLUUKK,, 00SSTT00SSMMAARR vvee KKAAÇÇII^^

Her köyde öretmen denen yanan bir ate_ var; ve yine her köyde papaz denen, bu
ate_i söndüren biri var. V0CTOR HUGO

Roma Katolik Kilisesi'nin temel inanç sistemine göre, usule ayk1r1 ve gizlice yap1lsa da,
çocuk bir kez vaftiz edildi mi geri dönülmez _ekilde H1ristiyan olmu_ say1l1r.

FF00ZZ00KKSSEELL vvee RRUUHHSSAALL 00SSTT00SSMMAARR
Hiçbir kan1ta dayanmadan bal1 olduu inanc1n tek doru inanç olduunu kabullenmek,
ba_ka inançlar1 sapma veya geçersiz olmakla suçlamak büyüklük taslamaktan ba _ka bir
_ey deildir.

Laik görü_leri savunanlar uyan1k olmazlarsa, Dominyoncular (H1ristiyan öretisinin
egemenliini savunan dinsel görü_ yanl1lar1) ve Yeniden Yap1lanmac1lar, k1sa süre
içerisinde Amerika'n1n dinsel ya_am1nda geçerli ve etkili olacaklard1r.

Cehennemin korkunçluunun bu denli _i_irilmesinin, onun gerçek olmas1n1n imkans1z
olmas1n1 telafi etmek amac1 ta_1d11n1 olduunu öne sürdüm. Eer mant1kl1 bir _ey
olsayd1, cayd1rmak için çok az hat1rlatmak yeterli olurdu. Gerçek olamayaca1ndan,
cayd1r1c1l1k deerini korumak ve olanaks1zl11n1 dengelemek için çok a_1r1 miktarda
korkutucu bir yer olarak tan1t1lmas1 gerekir.

ÇÇOOCCUUKKLLAARRII KKOORRUUMMAAKK
Konu_ma özgürlüü, müdahalede bulunulamayacak denli de erli bir özgürlüktür. Fakat
bir önemli istisna ... Çocuklar1n özel durumu için sansür lehinde ...

Etnik gruplara ait dinsel uygulamalar1n tuhafl11n1 yücelten ve bu yolda gi ri_ilen
zalimlikleri hakl1 bulan görü_, s1k s1k kar_1m1za ç1kmakta.

Belirli bir ya_taki çocuklar1n eitim görmeleri Ami_'lerin dinsel deerlerine ayk1r1yd1.
Özellikle Ami_ çocuklar1n1n 16 ya_1na kadar okula zorunlu devam1n1n, çocuklar1n
bugünkü Ami_ topluluunu bo_ vermesi ve dini konular1 önemsenmemesi yönünde çok
büyük tehlike ta_1maktad1r. Ami_ler, bu durumda ya toplumda asimile olurlar ya da
daha dindar bir bölgeye göç etmek zorunda kal1rlar.

34
BB00LL00NNÇÇLLEENNMMEE TTEEKKRRAARR YYÜÜKKSSEELL00YYOORR
Laik düzenin olmad11 0ngiltere'de, ateist aileler, çocuklar1n1n okullarda bulunduklar1
toplumda hakim olan dinsel inan1_la yeti_tirilmesine göz yummaktalar.


BBÖÖLLÜÜMM 1100
ÇÇOOKK GGEERREEKKLL00 BB00RR BBOO^^LLUUKK ((MMUU)) ??

Dinin insan ya_am1nda ba_l1ca dört rolü olduu öretilir: Aç1klama, tavsiye, teselli ve
telkin.

Evrimciler, biz insanlar1 genç maymunlar olarak tan1mlarlar ki genç _empanze ve
gorillerin yeti_kin _empanze ve gorillerden daha fazla insana benzedikleri su götürmez
bir gerçektir.

AAVVUUNNTTUU -- TTEESSEELLLL00
Avutma gücünün olmas1, dinin gerçek olduunun ispat1 olamaz. ... Bunlar yaln1zca,
kendinizi Tanr1n1n var olduuna ikna etmenin (gerçekten var olmasa da) çekiciliini
kan1tlayabilirdi. ... Tanr1ya inanmakla, inanca inanmak aras1ndaki fark1 aç1klar: Her ne
kadar sahte olsa da, inan1lmas1 çekici olan bir inanç: Tanr1m, inançs1zl11m konusunda
bana yard1m edeceine inan1yorum 0nançlar1 sallant1da olan ama yine de dine sad1k
olan insanlar, bunlar1 dier insanlara öretmeye te_vik edilirler. Bir _eyi yeterince
tekrarlad11n1zda, kendinizi bunun gerçek olduuna ikna etmeyi ba_arabilirsiniz.

Tan1d11m ateistlerin çounun ateizmlerini bir sahte dindarl1k perdesinin arkas1na
saklad1klar1n1 söylemekle herhalde abartm1_ olmam. Bu ki_iler doaüstü herhangi bir
güce inanmazlar ancak mant1ks1z inanç için belirsiz bir hissi bar1nd1rmaya devam
ederler. 0nanca inan1rlar. Birçok insan1n X gerçektir ifadesiyle, 0nsanlar1n X'in gerçek
olduuna inanmak zorunda olmalar1 makuldür ifadesi aras1ndaki fark1n ne olduunu
görünürde aç1klayam1yor olmas1 _a_1rt1c1d1r. Belki de bu mant1k hatas1na bile bile
dü_müyor ancak, gerçein insani duygular1n kar_1s1nda daha önemsiz olduunu
dü_ünüyorlard1r. 0nsani duygular1 kötülemek istemem. Ama ne yi tart1_t11m1z1 aç1a
kavu_turmam1z gerekiyor: duygular m1 gerçekler mi ? Her ikisi de öneml idir ancak
tamamen farkl1 _eylerdir.

Avuntu, ... ruhsal s1k1nt1 ya da kederin yat1_t1r1lmas1 olarak aç1klanmaktad1r. Avuntuyu
ikiye ay1raca1m :
1. Dorudan fiziksel avuntu.
2. Önceden kabul edilmeyen gerçekleri ke_federek veya mevcut gerçekleri, yeni bir
bak1_ aç1s1yla irdeleyerek avuntu.

0kinci tip avuntuya bakt11m1zda, burada dinin son derece etkili olduuna inanmak hiç
güç deildir. ... Hiç _üphesiz zaman içinde Tanr1 hay1rl1 _eyler de gönderecektir.
Ölümden korkan birisinin içtenlikle ölümsüz bir ruha sahip olduuna inanmas1 bu ki_iyi
avutabilecektir. ... Sahte inançlar en az gerçekleri kadar avutucu o labilir, ta ki
gerçeklerin su yüzüne ç1kt11 ana kadar.

35
Amerika Birle_ik Devletleri'nde yap1lan anketler ülke nüfusunun neredeyse yüzde
doksan be_inin ölümden sonra ya_ama inand11 izlenimini uyand1rmakta.

Ortaçada, Kilise para kar_1l11 günah ba1_lard1 . Para kar_1l11nda, Araf tan
affedilecek olan birkaç gün sat1n al1n1rd1 ve Kilise gerçekten de (ak1l almaz bir cüretle)
sat1n al1nan günlerin say1s1n1 belirten sertifikalar haz1rlard1.

Eer ölen kimse dünyada yapt1klar1 günahlar1na dayanarak cennete veya cehenneme
gittiyse, onlar için dua etmeni n anlam1 olmayacakt1r.

Bu biraz, bileklerini burktuklar1 an etrafta dava edecek birini arayanlar1n çocukluuna
benziyor. Benim iyiliimden ba_ka biri sorumlu olmal1 ve can1m yanarsa suçlanacak
ba_ka biri olmal1. Gerçekten de Tanr1 ihtiyac1n1n ard1nda yatan çocukluk bu mu ?

EESS00NNLLEENNMMEE
Zaman1m1z ne kadar k1sa görünürse görünsün, eer bir saniyesini bo_a harcarsak,
kasvetli veya anlams1z veya (bir çocuk gibi) s1k1c1 olduundan yak1n1rsak, bu hiçbir
zaman hayata gelmeleri bile önerilmeyecek _u domam1_ trilyonlara yap1lm1_ hissiz bir
hakaret olarak gözükmeyecek midir ? Birçok ateistin benden iyi söyledii gibi, bir tek
hayat1m1z olduu bilgisi onu en deerli _ey yapmal1d1r. Uygun olarak, ateist bak1_ aç1s1,
hayat1 dorular ve yükseltir. Ayn1 zamanda hiçbir zaman _ahsi yan1lg1yla (gerçek
dünyay1 anlamakta ba_ar1s1zl1kla), hüsnükuruntuyla veya hayat1n kendilerine bir _eyler
borçlu olduunu dü_ünenlerin kendine ac1mas1yla lekelenmez.

Emily Dickinson söyle demi_ :
Hiçbir zaman tekrar gelmeyeceidir
Hayat1 bu kadar tatl1 yapan

TTÜÜMM BBUURRKKAALLAARRIINN AANNAASSII
Burka, sadece kad1nlara eziyetin bir arac1 olmakla kalmay1p özgürlüklerine ve
güzelliklerine yap1lm1_ dini bir bask1d1r da; sadece korkunç erkek ac1mas1zl11 deil, ac1
_ekilde y1ld1r1lm1_ bir di_i boyun ei_i.

Richard Feynman : Eer kuantum teorisini anlad11n1z1 dü_ünüyorsan1z ... kuantum
teorisini anlamam1_s1n1zd1r.

Bilim bize, bütün geli_mi_ sezgilerimizin aksine, kristaller ve kayalar gibi görünü_te kat1
olan cisimlerin neredeyse tamamen bo_luktan olu_tuunu öretmi_tir. Bildik bir
örnekte, atomun çekirdei büyük bir spor stadyumunun ortas1ndaki sinekle
betimlenmi_tir.

Sadece kat1 maddelerden olu_mu_ '_eylerin' tümüyle 'gerçek' olduunu dü_ünmek gibi
bir eilimimiz var.

Haldane'nin tahminine göre, bir köpek, (bir insan1n ç1kard1klar1 notalar vas1tas1yla
piyano tellerini s1n1fland1rabildii gibi) kokudaki moleküllerin a1rl11 sayesinde asitleri
ay1rt edebilirdi.

36
Bir kez daha belirtelim, renk olarak adland1rd11m1z alg1lar, d1_ dünyadaki önemli
farkl1l1klar1 etiketlemek için beynimiz taraf1ndan kullan1lan araçlard1r.

******
Tags