ÇOCUK ŞİİRLERİ - ÇOCUKLAR İÇİN ÜNLÜ ŞAİRLERDEN VE ÇOCUK ŞAİRLERDEN

siirparki 8 views 61 slides Oct 20, 2025
Slide 1
Slide 1 of 61
Slide 1
1
Slide 2
2
Slide 3
3
Slide 4
4
Slide 5
5
Slide 6
6
Slide 7
7
Slide 8
8
Slide 9
9
Slide 10
10
Slide 11
11
Slide 12
12
Slide 13
13
Slide 14
14
Slide 15
15
Slide 16
16
Slide 17
17
Slide 18
18
Slide 19
19
Slide 20
20
Slide 21
21
Slide 22
22
Slide 23
23
Slide 24
24
Slide 25
25
Slide 26
26
Slide 27
27
Slide 28
28
Slide 29
29
Slide 30
30
Slide 31
31
Slide 32
32
Slide 33
33
Slide 34
34
Slide 35
35
Slide 36
36
Slide 37
37
Slide 38
38
Slide 39
39
Slide 40
40
Slide 41
41
Slide 42
42
Slide 43
43
Slide 44
44
Slide 45
45
Slide 46
46
Slide 47
47
Slide 48
48
Slide 49
49
Slide 50
50
Slide 51
51
Slide 52
52
Slide 53
53
Slide 54
54
Slide 55
55
Slide 56
56
Slide 57
57
Slide 58
58
Slide 59
59
Slide 60
60
Slide 61
61

About This Presentation

Çocuklar için ünlü şairlerin ve çocuk şairlerin yazdığı şiirlerden oluşan bir derleme


Slide Content

2
İÇİNDEKİLER:
23 Nisan - 4
Ağaç diyor ki - 5
Ağustos böceği ile karınca - 6
Ana öğüdü - 8
Ana sevgisi - 9
Anneme verdiğim söz - 10
Aydede - ayanne - 11
Bayrağım - 12
Besinler - 13
Büyü - 14
Çocuklarıma - 15
Dere - 17
Ekmek - 18
Evimiz - 19
Güneş baba - 20
İlkbahar - 21
İlkbahar - 22
Kedim - 23
Kelebek - 24
Kırlangıç ve küçük kuşlar - 25
Kış - 27
Kış - 28
Kitabım - 29
Köy öğretmenleri - 30
Kurallara uyarım - 31
Kuşlarla - 32
Küçük asker - 33
Kümes - 35
Masalların masalı - 36
Nasrettin Hoca hikayeleri - 38
Oyun - 41
Oyuncakçı amca - 42
Papatya - 43
Saatim - 44
Sağlık - 46
Serçe kuşu - 47
Sin ve Cap - 48
Sincap - 49
Şapur şupur - 50
Tilki ile leylek - 51
Topum - 53
Türkiye - 54
Uçurtma - 55

3
Uyku - 56
Var - 57
Yıkanma - 58
Yüze kadar - 59
Zerdali ağacı - 60
Bu e-kitap siirparki.com sitesi tarafından ticari olmayan kişisel
kullanımınız için yayınlanmakta olup onu bilgisayarınıza indire-
bilirsiniz ancak kopyalanması, gerçek veya elektronik ortamlarda
yayınlanması, dağıtılması, satılması hususu Türkiye Cumhuriyeti
yasaları ve uluslararası yasalarla korunmaktadır ve telif hakları
temsilcisinin önceden yazılı iznini gerektirir.

4
23 NİSAN
23 Nisan
Yurdu koruyan
Yarını kuran
Sen ol çocuğum ..
Eskiyi unut
Yeni yolu tut
Türklüğe umut
Sen ol çocuğum ..
Bizi kurtaran
Öndere inan
Sözünü tutan
Sen ol çocuğum ..
Küçüksün bugün
Yarın büyürsün
Her işte üstün
Sen ol çocuğum ..
Çalışıp öğren
Her şeyi bilen
Yurduna güven
Sen ol çocuğum ...
HASAN ALİ YÜCEL

5
AĞAÇ DİYOR Kİ
Ben küçücük bir ağacım
Yurdumun bir bahçesinde
Topraklar tüterken görün
Dallarım çiçeklesin de.
Her şeyimle yararlıyım
İnsanoğluna dünyada
Çiçeğim, yaprağım, gölgem
İri dallı zerdalimle.
Kuşlar mutlu şarkısını
Hep dalımda söylerler
Şen arılar vızır vızır
Kokuma koşup gelirler.
Sakın, sakın dalımızı;
Çocuklar çekip kırmayın.
Çakınızla gövdemizde
Derin yaralar açmayın...
HALİM YAĞCIOĞLU

6
AĞUSTOS BÖCEĞİ İLE KARINCA
Karıncayı tanırsınız
Minimini bir hayvandır
Fakat gayet çalışkandır
Gayet tutumludur, yalnız
Pek hodgamdır, bu bir kusur:
Hodgam olan zalim olur.
Bir gün ağustos böceği
Tembel tembel ötüp durmak
Neticesi aç kalarak
Karıncadan göreceği
Bürudete bakmaz, gider
Bir lokma şey rica eder
Der ki: - Acıyınız bize
Çoluk çocuk evde açız
İanenize muhtacız.
Karınca bir yüreksize
Layık huşunetle sorar:
- Aç mısınız? Ya o kadar
Uzun, güzel günler oldu.
O günlerde ne yaptınız?

7
Böcek inler: - Açız, açız
Bakın benzim nasıl soldu
O günlerde gülen, öten
Sazla, sözle eğlenen ben
Bugün bakın ne haldeyim!
Vallah açız, billah açız,
Halimize acıyınız!
Karınca eğlenir: - Beyim,
şimdi de raksedin, ne var?
'Yazın çalan kışın oynar.'
LA FONTAINE
Uyarlayan : Tevfik Fikret

8
ANA ÖĞÜDÜ
Çiçekleri ezme yavrum
Çiçek bir yüreğe benzer
Çiçek ezen insan ezer.

Sakın sen kuş vurma yavrum
En engin bir kardeşlikte
Uçar kuşlar gökyüzünde.

Tüfekle oynama yavrum
Şakacığı bile çirkin
Bir canlıyı öldürmenin.

Gel bir çiçek ol sen yavrum
Kendi ülkenin renginde
Şu yeryüzü demetinde.
TAHSİN SARAÇ

9
ANA SEVGİSİ
Sıcağın sinmiş bana
Seni severim ana
Sensin bana kan veren
Sensin bana can veren..
Küçükken yudum yudum
Sütlerinle uyudum
Kulağıma ninniler
Neler söyledin neler..
Beni büyüttün ana
Beni yürüttün ana
Göremeyince seni
Kucaklarım gölgeni...
MEHMET NECATİ ÖNGAY

10
ANNEME VERDİĞİM SÖZ
Ben güzel olacağım
Taşıyacağım hep
Akan suların güzelliğini.
Ben iyi olacağım
Ellerim açılacak gece gündüz
Bir bitki iyiliğinde.
Ben doğru olacağım
Gökten düşen taş gibi
Doğru...
FAZIL HÜSNÜ DAĞLARCA

11
AYDEDE-AYANNE
Aydedenin paltosunu
kim giydirir anne?
Gözlüğünü , bastonunu
Kim bulup verir eline,
Yıldızlar mı verir?
Yıldızlar aydedenin
Torunları mı anne?
Aydedenin yemeğini
Kim pişirir anne?
Kim yıkar çamaşırını
Aynene mi yıkar anne?
Güneş ateş mi yakar,
Bulutlar su mu döker eline?
Aynenenin evi nerde,
Gökte mi oturur yerde mi?
Niye görünmez bize
Aynene öldü mü yoksa?
Göğe mi gömdüler onu
Yere mi anne?
ALİ YÜCEL

12
BAYRAĞIM
Atalarım gökten yere
İndirmişler ay yıldızı
Bir buluta sarmışlar ki
Rengi şafaktan kırmızı.
Onun ateş kırmızısı
Ne gelincik, ne gülden
Türk oğlunun öz kanıdır
Ona bu al rengi veren..
Ay yıldızı, gökyüzünün
Ayla yıldızından yüksek
Türk'ün alın yazısıdır
Türk'tür onu yüceltecek.
Vazifemdir bayrağımı
Üstün tutmak her bayraktan
Can veririm kan dökerim
Vazgeçemem ben bu haktan...
HASAN ALİ YÜCEL

13
BESİNLER
Artık dişiniz çıktı der
süt vermez cici annemiz
Alır kucağına sever
Toprak ikinci annemiz.
Besler bizi binbir öğün
Yemişler sebzeler her gün
Beni yanına götürün
Toprak ikinci annemiz.
Hepsinden bir türkü bir ses
Buğday, dut kiraz, patates
- Haydi bana bir kavun kes
Toprak ikinci annemiz...
İSMAİL UYAROĞLU

14
BÜYÜ
Büyü çocuğum büyü,
Çek yalanın üstünden
Aldatıcı kara örtüyü.
Büyü çocuğum büyü,
Kur güzelliğe köprüyü,
Çözülsün karanlık büyü.
Yaşa gönlünce
Yaşamak adlı öyküyü.
Büyü çocuğum büyü,
Uyandır bilinçsiz uykuyu,
Yırt at kuşkuyu,
Göm mezara korkuyu,
Çekmesin derinliğine seni
Karamsarlık adlı kör kuyu.
Büyü çocuğum büyü,
Korkma dokuz köyden kovulmaktan,
Unutma onuncu köyü...
ERHAN TIĞLI

15
ÇOCUKLARIMA
Diyelim ıslık çalacaksın, ıslık
Sen ıslık çalınca
Ne ıslık çalıyor diye şaşacak herkes.
Kimse çalamamalı senin gibi güzel.
Örneğin kıyıya çarpan dalgaları
sayacaksın,
Senden önce kimse saymamış olmalı
Senin saydığın gibi doğru ve güzel
Hem dalgaları, hem saymasını
severek.
De ki sinek avlıyorsun, sinek
En usta sinek avcısı olmalısın
Dünya sinek avcıları örgütünde yerin
başta,
Örgüt yoksa seninle başlamalı.
Diyelim zindana düştün, bir ip al
Görmediğin yıldızları diz ipe bir bir.
Sonra yıldızlardan kolyeyi
Düşlemindeki sevgilinin boynuna geçir.

16
Say ki hiçbir işin yok da düşünüyorsun
Düşün düşünebildiğince üç boyutlu
Amma da düşünüyor diye şaşsın dünya
Sanki senden önce düşünen hiç olmamış.
Dalga mı geçiyor, düşler mi kuruyorsun
Öyle sonsuz, sınırsız düşler kur ki çocuğum
Düşlerini som somut görüp şaşsınlar
Böyle bir dalgacı daha dünyaya gelmedi desinler.
Dünyada yapılmamış işler çoktur çocuğum.
Derlerse ki bu işler bişeye yaramaz
De ki bütün işe yarayanlar
İşe yaramaz sanılanlardan çıkar...
AZİZ NESİN

17
DERE
Nerden alır suyunu,
Kardan mı, yağmurdan mı?
Şu nazlı dereciğin
Yatağı çamurdan mı?
Bilmez durup dinlenmek.
Kış, yaz demeyip akar.
Ovanın her yerini
Sular ile o yıkar.
Haz duyar ağaçlardan
Serinlik döküldükçe.
Hayat saçar her yana
Kıvrılıp büküldükçe.
Duyulur türkülerin
En coşkunu sesinden.
Ferah veren bir hava
Yayılır nefesinden.
Durma gez, dolaş yurdu
Ak dere, berrak dere!
Gezdiğin topraklara
Bolluklar bırak dere!
HASAN ALİ YÜCEL

18
EKMEK
Çiftçi sürer tarlayı
Sonra eker buğdayı
Boy verir azar azar
Saplar gittikçe uzar
Başaklar olgunlaşır
İçleri dolgunlaşır.
Yazın artınca sıcak
Sararır her bir başak
Biçerler ekinleri
Şenlenir harman yeri
Olup bitince harman
Ayrılır buğday saptan.
Güzel kokulu ekmek
Olmaz seni sevmemek
Sensin yemeklere baş
Her yemeğe arkadaş...
HASAN ALİ YÜCEL

19
EVİMİZ
Evimiz dört odalıdır
Hadi gezelim Tuncay
Yavaş yavaş hepsini.
Konuk odası süslü
Duvarlarda bezeklere baktıkça
Giderim uzaklara ben.
Yatak odası hep uyur
Akça perdeleri inik
Tembel demez ona kimse.
Yemek odası büyüktür, güzeldir
Elma, armut, kavun kokar birazcık
Çiçek vardır masasında.
Oturma odası işte, en aydınlık odamızdır
Benim en çok sevdiğim yer
Burda ödev yaparım...
FAZIL HÜSNÜ DAĞLARCA

20
GÜNEŞ BABA
Sırtında kızıl aba,
Sevgili güneş baba
Yakmış gökte ocağı;
Ateş dolu kucağı.
Hiç durmadan çalışır
Ocağa ateş taşır.
Bizi yaşatan odur.
Onsuz varlık yok olur.
Başağı olduran kim?
Buğdayla dolduran kim?
Gelmese ondan sıcak
Bizi kim ısıtacak?
Günü aydınlatan sen;
Bize ışık vermesen
Karanlıkta kalırız:
Güneşsiz bunalırız.
HASAN ALİ YÜCEL

21
İLKBAHAR
Yağmur geçti kar geçti
Soğuk rüzgarlar geçti
Güneşli bahçelerden
Güzel çocuklar geçti..
Meliyor kuzucuklar
Seviniyor çocuklar
Ağaçlar dallar taktı
Bin bir renkli boncuklar..
Taze hayattır bahar
Ne çok ışık renk saçar
Gezdirin eğlendirin
Gürbüz olsun yavrular..
Rüzgârlar ese ese
Hayat verir herkese
Civciv bile kapanmaz
İlkbaharda kümese...
AKA GÜNDÜZ

22
İLKBAHAR
Bir senede dört mevsim var
Birbirini kovalar.
İlkbahar, yaz, sonbahar, kış
Çiçekli, karlı bir akış.
İlkbaharda canlanır yer
Kırlar hep yeşiller giyer.
Döner geline her ağaç
Süslü bir etektir yamaç.
Dere akar çağıl çağıl
Kuzularla dolar ağıl.
Şimdi bakarsın gök nurlu
Şimdi bakarsın yağmurlu.
Güneş bir doğar bir kaçar
Hava bir kapar bir açar...
YUSUF ZİYA ORTAÇ

23
KEDİM
Kedim henüz bir yaşında;
Uyur hep soba başında.
Hem cesurdur, hem de kurnaz.
Bir tıkırtı duyar duymaz.
Uyanır, aslan kesilir;
Gözleri volkan kesilir.
O geldiği günden beri
Bizim evin fareleri
Damdan, tavandan indiler,
Birer deliğe sindiler.
Koşup yakalıyor hemen
Yuvasından, deliğinden
Çıkanları diri diri.
Artık bunlardan hiç biri
Dolaplarıma girmiyor,
Kitapları kemirmiyor...
HALİT FAHRİ OZANSOY

24
KELEBEK
Yel estikçe uçuşan
Yapraklara benziyor.
Durmadan, yorulmadan
Daldan dala geziyor.
Kanatları ipektir,
Bozulur dokununca.
Sanki canlı çiçektir
Açar bahar olunca.
Üstündeki renkleri
Seyretmeğe doyamam.
Yapamaz böylesini
Benim diyen her ressam.
Ben onu çok severim,
Koşup tutmak isterim.
Fakat kaçar yaramaz,
Uçmadan yaşayamaz.
HASAN ALİ YÜCEL

25
KIRLANGIÇ VE KÜÇÜK KUŞLAR
Bir kırlangıç dünyayı geze dolaşa
Çok şeyler öğrenmiş.
Atalarımız ne demiş:
"Bir şeyler kalır çok görenin kafasında."
Bizim kırlangıç önceden bilirmiş
Büyük küçük bütün fırtınaları,
Gemiciler ondan alırmış haberi.
Bir gün bir yerde kırlangıç bakmış,
Tarlasına, sıram sıram
Kenevir tohumu ekiyor köylünün biri.
Kırlangıç çağırmış küçük kuşları,
- Bakın, demiş, sizin kuyunuzu kazıyor bu adam.
Bana göre hava hoş, çeker giderim burdan,
Ama korkarım sizin haliniz duman.
Şu elin savurduğu tohumlar yok mu,
Başınıza örülen birer çoraptır sizin,
Her attığı tohum bininizin öksesi,
Benden size söylemesi.
Günü gelip kenevir sicim oldu mu
Seyreyleyin size kurulacak dolapları.
Ya ölüm, ya zindan gayri sizlere:
Kiminize kafes, kiminize tencere.
Onun için gelin, dinleyin beni,
Yiyin şu tohumların hepsini.
Yaz günü kırlangıcı kim dinler,
Küçük kuşlar diledikleri yemi yemişler.
Kenevir başlamış büyümeye yeşil yeşil.

26
Kırlangıç bir kez daha uyarmak istemiş
Dünyadan habersiz küçük kuşları:
- Koparın, demiş, bir bir koparın
Bu kötü tohumdan çıkan yapracıkları.
Onla büyüdü mü kendinizi yok bilin.
Kuşlar kırlangıca kızmış,
- Aman ne şom ağızlısın, demişler.
Hem sonra kaç bin kuş ister
Bütün o filizleri yolmak için?
Kenevir büyüdükçe büyümüş,
Kırlangıç, kuşları bir kez daha uyarmış:
- Bakın, demiş, işler kötü,
Kötü tohum yurdunuzda aldı yürüdü.
Bugüne dek inanmadınız bana, peki,
Ama bir gün baktınız ki insanoğlu,
Buğdayları büyüyedursun tarlada,
Vakit bulmuş kuş avlamaya şurda burda,
Kurmuş ağlarını dağda bayırda,
Siz küçük kuşları avlamak için.
Ya hiç çıkmayın yuvanızdan,
Ya da göç edin başka yere:
Ördek, turna ne yapıyorsa
Siz de onlar gibi yapın.
Ama siz küçüksünüz, doğru,
Geçemezsiniz bizim gibi çölleri, denizleri.
Size göre iş değil yeni dünyalar aramak.
Yapabileceğiniz tek şey bence
Duvar deliklerine saklanmak olacak.
Kuşçağızlar yorulmuşlar kırlangıcı dinlemekten,
Başlamışlar cıvıl cıvıl ötüşüp durmaya.
Tıpkı Troyalılar gibi, zavallı Kassandra
Başlarına geleceği haber verirken.
Onlara olan bizimkilere de olmuş.
Nice kafesler kuşlarla dolmuş.
Hep böyle kendi bildiğimizi okuruz yalnız
Bela başımıza gelmedikçe inanmayız ...
LA FONTAINE
Çeviri: Sabahattin Eyüboğlu

27
KIŞ
Bembeyaz oldu ortalık
Kışın da başka tadı var
Hava bir parça karanlık
Her yanda buz tutmuş sular
Gel biz de şöyle kocaman
Bir kardan adam yapalım
Eğer düşmekten korkmazsan
Buzun üstünde kayalım ..
VASFİ MAHİR KOCATÜRK

28
KIŞ
Fırtına bir hallaç gibi,
Gökte bulutları atar.
Gittikçe bastırır tipi,
Dünya kar içinde yatar.
Uzak bir hayal olur yaz,
Rüzgar acı acı eser,
Bir ustura gibi ayaz,
Dokunduğu yeri keser.
Bahçeler bir kar kuyusu,
Ağaçlar bir gümüş şamdan.
Dere akmaz, buz tutar su,
Sesler kesilir akşamdan.
Bacalar tüten evlerde,
Gönül ilkbaharı özler,
Rüya görür alevlerde,
Sobalara dalan gözler.
YUSUF ZİYA ORTAÇ

29
KİTABIM
Kitap en iyi arkadaş
Bana neyi sorsam söyler
Ne anlatsam en sonunda
Çalış, iyi, doğru ol der
Geceleri uyumaz o
Beni kaldırır erkenden
Okulum kadar güzeldir
Kitabı çok severim ben ..
FAZIL HÜSNÜ DAĞLARCA

30
KÖY ÖĞRETMENLERİ
Yurdumuz uçsuz bucaksız
Gökte yıldız kadar köylerimiz var
Ama uzak, ama harap, ama garipsi
Alın benim gönlümden de o kadar..
Uçsuz bucaksız köylerimizde kuşlar gibi
Her sabah çocuklar size uçar
Ama küçük, ama büyüyen, ama güleç
Alın benim gönlümden de o kadar..
Siz kara göklerin yıldızları
Işıtın yurdumuzu sabaha kadar
Ama düşe kalka, ama yiğit, ama umutlu
Alın benim gönlümden de o kadar...
CAHİT KÜLEBİ

31
KURALLARA UYARIM
Dişlerimi fırçalar
Akşam erken yatarım,
Erken kalkınca sabah
Yorgunluğu atarım.
"Günaydın anne" derim
Açtığımda gözümü
Lavaboya giderek
Yıkıyorum yüzümü.
Yumurta, süt, peynir bal
Kahvaltıda yiyorum,
Giysilerimi giyip
Okula gidiyorum.
Öğretmenimi üzmem
Sözlerini dinlerim,
Dostluk kurar herkesle
Arkadaşlık ederim.
İSMAİL MALATYA

32
KUŞLARLA
Kuşlar uçar,
Ben koşarım.
Onların kanatları var,
Benim kanadım kollarım.
Kuşlar kanadını çırpar,
Ben de kolumu sallarım.
Uçun kuşlar, uçun kuşlar,
Hepinizle yarışım var...
TEVFİK FİKRET

33
KÜÇÜK ASKER
Küçük asker, silah elde
Kahramanca ilerliyor
Karşısında bütün belde
"Kahramanım, yaşa!" diyor...
Küçük asker, küçük asker!
Vatan senden hizmet ister.
Vatan için çeker emek
Herkes; bu borcu herkesin.
Vatan demek ninen demek,
Sen nineni sevmez misin?..
Küçük asker, küçük asker!
Vatan senden şefkat ister.
Vatan senden hayat umar,
Sen yaşarsan o canlanır;
Vatan için ölmek de var,
Fakat borcun yaşamaktır...
Küçük asker, küçük asker!
Vatan senden kuvvet ister.

34
Minimini omuzların
Taşıyacak yarın tüfek;
Tüfek değil, vatan yarın
O omuza yüklenecek...
Küçük asker, küçük asker!
Vatan senden gayret ister.
Küçük asker dinle bunu:
Sakın boşa silah atma;
Kılıcını, kurşununu
Haksızlığa karşı sakla...
Küçük asker, küçük asker!
Hak da senden kuvvet ister...
TEVFİK FİKRET

35
KÜMES
Tavuklar haykırıyor
Gıdak gıdak gıt gıdak
Nasıl boyun kırıyor
Şu çapkın horoza bak.
Baba hindi kabarmış
Ne büyüklük, ne gurur
Hep kendini yaz ve kış
böyle metheder durur.
Yine yalpa vurarak
Dolaşıyor ördekler
Su başında durarak
Karşıya yüzecekler.
Kazların hiç doymayan
Kursakları ambardır
Çekilir mi bu hayvan
Ne çirkin sesi vardır...
YAŞAR NABİ NAYIR

36
MASALLARIN MASALI
Su başında durmuşuz
çınarla ben.
Suda suretimiz çıkıyor
çınarla benim.
Suyun şavkı vuruyor bize,
çınarla bana.
Su başında durmuşuz
çınarla ben, bir de kedi.
Suda suretimiz çıkıyor
çınarla benim, bir de kedinin.
Suyun şavkı vuruyor bize
çınara, bana, bir de kediye.
Su başında durmuşuz
çınar, ben, kedi, bir de güneş.
Suda suretimiz çıkıyor
çınarın, benim, kedinin, bir de güneşin.
Suyun şavkı vuruyor bize
çınara, bana, kediye, bir de güneşe.
Su başında durmuşuz
çınar, ben, kedi, güneş, bir de ömrümüz.
Suda suretimiz çıkıyor,
çınarın, benim, kedinin, güneşin, bir de
ömrümüzün.

37
Suyun şavkı vuruyor bize
çınara, bana, kediye, güneşe, bir de ömrümüze.
Su başında durmuşuz.
Önce kedi gidecek
kaybolacak suda sureti.
Sonra ben gideceğim
kaybolacak suda suretim.
Sonra çınar gidecek
kaybolacak suda sureti.
Sonra su gidecek
güneş kalacak,
sonra o da gidecek.
Su başında durmuşuz
çınar, ben, kedi, güneş,
bir de ömrümüz.
Su serin,
çınar ulu,
ben şiir yazıyorum,
kedi uyukluyor,
güneş sıcak,
çok şükür yaşıyoruz.
Suyun şavkı vuruyor bize
çınara, bana, kediye, güneşe,
bir de ömrümüze.
NAZIM HİKMET RAN
7 Mart 1958 / Varşova- Şvider

38
NASRETTİN HOCA HİKAYELERİ
1. KEDİDEN SAKLANAN BALTA
Sık sık eve ciğer getirir Hoca;
Ama kısmet olup da bir defacık tadamaz.
Derdini de kimseye anlatamaz; .
Bir karısına sorar sıkışınca.
"Kadın," der, "ciğeri yine kim yedi?"
Kadında cevap hazır: "Ciğeri kim yer? Kedi."
Hoca bir gün kalkar, baltayı alır;
Götürür dolaba koyar, kilitler..
Karısı şaşar kalır:
"Ayol, ne yapıyorsun baltayı?"der.
"Kedi görmesin. Ne olur, ne olmaz."
"Aman Hoca, tuhafsın!
Kedi onu ne yapsın?"
Hoca hiç bir lafın altında kalmaz.
Ne yapar yapar, ekler ekleştirir;
Taşı da gediğine yerleştirir:
"İlahi karıcığım, sendeki de akıl mı?
Hala gözün yılmamış bu kediden.
Üç akçalık ciğere tamah eden
Kırk akçalık baltayı bırakır mı?"

39
2. PERDE

Bir gün sazlı sözlü toplantı var.
Hocaya bir bağlama uzatırlar.
"Hoca!" derler "şunu çalsana biraz!"
Hoca, malum, sazdan mazdan anlamaz.
Ama "hayır" demez alır eline.
Bir dokunur sazın orta teline;
Kendine göre bir hava, tutturur;
Aynı telin üstüne vurur durur.
Bir gürültüdür yayılır etrafa.
Mecliste ne kulak kalır, ne kafa.
"Hey!" der ev sahibi, "ne yapıyorsun?
Vaz geçtik, böyle saz yerinde dursun!
Adet! Bu perdelerde gezinirler."
O zaman Hoca; hazrete şöyle der:
"İşin aslı öyle değildir, beyim!
Bu perdeyi bulamazlar da onlar,
Aramak için gezinir dururlar.
Ben bulmuşum; ne diye gezineyim?"

40
3. HİÇ

Hoca kadıyken iki adam gelir;
Biri ötekinden şikayetçidir.
Der ki: "Hocam! Ben yolda gidiyordum;
Bu da evine odun taşıyordu.
Sırtından çuval düşmüş, boyna uğraşıyordu.
Arkadaş, dedim; sordum:
Tutsam şu çuvalı vursam sırtına,
Karşılığında ne verirsin bana?
Hiç! dedi. Ala! Mesele kalmadı;
Demek anlaştık, dedim;
Tuttum yükü, yükledim.
Ya borcun? dedim; oralı olmadı.
Şimdi ben hakkımı istemez miyim?
Ver bakayım borcunu demez miyim?.."
Hoca keser, der ki: "Doğru! Haklısın!
Madem ki vadetmiş, alacaksın.
Yalnız bir zahmet et şuraya kadar;
Kaldır şu kilimi altında ne var?"
"Ne mi var? Hiç!" "Hah! Al onu oradan
Çek git! Kaldı mı alacağın falan?"
ORHAN VELİ KANIK

41
OYUN
Haydi gelin çocuklar,
bir oyun oynayalım,
bu saklambaç olmasın,
körebe sakın sakın..
Ne saklanalım köşe bucak,
ne de bağlansın gözlerimiz,
aramayalım birbirimizi,
ne de kararsın günlerimiz.
Haydi gelin çocuklar,
bir oyun oynayalım,
elde kılıçlar olmasın,
tabanca sakın sakın..
Ne öldürülsün insanlar,
ne de düşünsün öldürmeyi,
kılıçlar kınında dursun,
tabancaları çöpe atalım..
Haydi gelin çocuklar,
bir oyun oynayalım,
bunun adı "sevgi" olsun,
- bilmiyorsak nasıl oynandığını -
hemen bilgelere soralım...
NİDÂ ÖZ

42
OYUNCAKÇI AMCA
Oyuncakçı amca,
Ne çok oyuncakların var;
Top, tank, tüfek, tabanca...
Gövdem titriyor,
Onlara bakınca!
N'olursun oyuncakçı amca,
Bundan böyle bizlere,
Oyuncak tüfekler yerine,
Ak yelkenli bir gemi,
Bir de süslü bebekler getir,
Unutma e mi?
Sonra oyuncakçı amca,
Senden aldığım tüfekleri,
Bozarak onlardan kuş yaptım,
Bana kızmazsın değil mi?
ABDÜLKADİR BULUT

43
PAPATYA
Bahar olsun da seyredin
Nasıl süsler bayırları
Zümrüt gibi çayırları
Yüzü gülen o incecik
Gelin yüzlü papatyalar
Altın gözlü papatyalar.
Yaprakları kıvır kıvır
O da ayrı bir güzellik
Hem güzel hem de nazlıdır
Gelin yüzlü papatyalar
Altın gözlü papatyalar...
TEVFİK FİKRET

44
SAATİM
Kara gözlü saatim,
Ak yüzün yusyuvarlak.
Uyanınca erkenden
İlk işim sana bakmak.
Geç mi kaldım okula
Sen olmasan bilemem.
Saati, benim gibi,
Senden öğrenir annem.
Ben daha uykudayken
Sen çın, çın, çın edersin.
"Kalk artık, yeter uyku,
"Yediye geldim" dersin.
On ikiyi çalarken
Gösterirsin öğleyi.
Sanki dersin bize sen:
İşte öğle yemeği!
Yarı gece olunca
Yirmi dörde gelirsin.
Bir gün süren yolunu
Sevinçle bitirirsin.

45
Sonra gene, "bir!" deyip
Başlarsın yeni güne.
Durmadan, yorulmadan
İşlersin döne döne.
Sana benzerim ben de.
Bıkmadan çalışırım.
Vaktinde iş yapmaya
Küçükten alışırım...
HASAN ALİ YÜCEL

46
SAĞLIK
Mevsime göre giyin,
Hiç üşütme kendini.
Zamanında aşı ol,
Sık sık yıka elini.
Yüreğini rahat tut,
Her şeyi dert edinme.
Olumsuzluğu unut,
Önemlidir beslenme.
Kızartma, yağlı, acı,
Sağlığı bozmaktadır.
Sebze, meyve baş tacı,
Süt en doğal gıdadır...
BEYTULLAH HATOĞLU

47
SERÇE KUŞU
Bu sabah bahçede karşıma
Küçük bir serçe kuşu geldi;
Havuzun taşına kondu,
Bir içti, bir doğruldu,
Nasıl da korkuyordu.
Sen hiç korkma serçe kuşu,
Suyunu rahat rahat iç,
Sıhhat afiyetle uç,
İnsanoğlu çeşit çeşit
Beş parmağın beşi bir mi?
NECATİ CUMALI

48
SİN ve CAP
Benim iki sincabım var,
biri erkek, biri dişi,
ikisi de dört yaşında
ikisi de yaşama bağlayan beni..
Benim iki sincabım var,
bir kalbin yarısı gibi,
ikisi de doğuştan öksüz,
ikisi de benim kardeşim gibi..
Benim iki sincabım var,
bulduğumda aç'tılar, üşümüşler,
beni anaları-babaları bildiler,
ikisi de benim evladım gibi..
Benim iki sincabım var,
çekirdek çitlerler çıtır-çıtır,
upuzun kuyruğuyla neşeli mi neşeli,
ikisi de benim canım gibi..
Benim iki sincabım var,
birinin adı SİN'di, ötekinin CAP'tı,
ikisi de şirin mi şirin,
ikisi de benim yaşama sevincim...
ALİ HAKAN DÜZ

49
SİNCAP
Kuşlar uçar,
Şu ağacın tepesinde,
Var bir sincap,
Ceviz kırar, yemek arar.
Her gün göremem ki,
Saklar onu
Anne yapraklar...
FAZIL HÜSNÜ DAĞLARCA

50
ŞAPIR ŞUPUR
Ne iyiymiş okumak,
Ne güzelmiş.
Okumanın tadı var.
Niye mi dudaklarım şapır şupur şimdi,
Niye mi yutkunuyorum ara sıra?
Ben okurken
Sanki hepsi ya şeker, ya bal.
Tadına bakıyorum sözcüklerin.
FAZIL HÜSNÜ DAĞLARCA

51
TİLKİ İLE LEYLEK
Tilki hocanın iyiliği tutmuş bir gün
Hacı leyleği yemeğe buyur etmiş
- Ama, demiş tilki, bizde misafir
Umduğunu değil bulduğunu yer.
Meğer tilkinin cimrisi hepsinden betermiş
Bir çorba çıkarmış topu topu
O da sulu mu sulu
Hem nerden getirse beğenirsiniz? Tabakta.
Leylek gagasıyla uğraşadursun
Tilki bitirmiş hepsini bir solukta.
Leylek kızmış, ama çekmiş sineye.
Bir zaman sonra
O da tilkiyi buyur etmiş yemeğe.
- Hay hay, demiş tilki, nasıl gelmem?
Ben dostlara naz etmesini sevmem.
Tam saatinde gelmiş.
Leyleğe türlü diller dökmüş.
Şu güzel bu güzel,
Hele yemeğin kokusu
Gel iştahım gel!
Gerçi tilkilerin iştahı
Pek nazlı değilmiş ama
Et kokusu başka şeymiş.
- Kuşbaşı galiba, demiş
Bayılırmış etin böylesine
Hele kıvamında pişmişine.
Derken yemek sofraya gelmiş,
Gelmiş ama nasıl?

52
Kokusunu al, eti arada bul!
Dar boğazlı upuzun bir çömlek içinde
Tam leyleğin gagasına göre
Tilki burnunu burgu etse nafile.
Kısmış kuyruğunu evine dönmüş.
Aç kaldığına mı yansın
Bir kuşa rezil olduğuna mı?
El alemi aldatanlar
Bu masal size:
Bir gün sizi de sokarlar
Kurduğunuz kafese ...
LA FONTAINE
Çeviri: Sabahattin Eyüboğlu

53
TOPUM
Bir topum var lastikten
Lastik değil çelikten
Ne yırtılır ne patlar
Vurdukça zıplar atlar
Atar oynarım hop hop
Ne güzeldir lastik top...
YUSUF ZİYA ORTAÇ

54
TÜRKİYE
- Dış ülkedeki Türk çocuklarına -
Türkiye bir sıcak ülke
Güneşi kocaman bir nar.

Dağı dağ, denizi deniz
İnsanı insanca bakar.

Ayca konuşur, yıldızca
Bozkırda telli kavaklar.

Uzar yanık türkülerle
Yayla kokuşlu ırmaklar.

Suskun bir sızı gibidir
Güz sonu tüten ocaklar.
Türkiye sonsuz mu sonsuz
İçimdeki özlem kadar.
Türkiye bir uzak pınar
Her gece uykuma akar.
TAHSİN SARAÇ

55
UÇURTMA
Çocuklarımız neleri sevmiyorlar ki…
Uçurtmayı seviyorlar sözgelişi,
Bir havalandı mı uçurtmaları
Daha da güzelleşiyorlar.
Maviliklerde gözleri
Özgürlüğü yaşıyorlar
Uçurtmalarla birlikte.
Koparıp da iplerini hele
Bir kurtuldular mı ellerinden,
Öylesine seviniyorlar ki,
Gidiş o gidiş, bile bile…
Kızalım mı umursamayışlarına?
Kendi yaşamlarını izliyorlar boşlukta.
Onlar da birer uçurtma değil mi?
Bizim de ne süslü uçurtmalarımız vardı,
Alıp başlarını gitmediler mi?
Gözümüzden bile esirgedik
Hangi birinin ipi kaldı elimizde?
RIFAT ILGAZ

56
UYKU
Uykum gitti nereye
Yıkanmaya dereye
Dön gel uyku n'olursun
Vücuduma geriye...
İSMAİL UYAROĞLU

57
VAR
Ağacı kıskanırım
Yemiş yüklü dalı var
Bahar olsun güz olsun
Ne güzel masalı var..
İmrenirim arıya
Petek petek balı var
Konduğu çiçeklerin
Pembesi var alı var...
CAHİT SITKI TARANCI

58
YIKANMA
Leğene girdi mi Mine
Kendini ördek sanır
Annesi verir süngeri eline
Hiç ağlamadan yıkanır.
Her yıkanışında Mine
Biraz daha küçülür leğen
Leğen mi küçülür dersiniz
Yoksa Mine mi büyür?
RIFAT ILGAZ

59
YÜZE KADAR..
Ne verseler sayarım;
Başa "bir"i koyarım.
"Bir", her şeyin ilkidir,
Arkadan "iki" gelir.

Üç, dört, beş, altı diye
Yaşım erdi yediye.
Olsun sekiz, dokuz, on;
Sayıya olmaz bu son.

On bir, on iki, on üç.
Saymak gelmez bana güç.
On dört, on beş, on altı,
Durun, daha var altı.

On yedi, on sekiz var,
Tam on dokuza kadar.
Geldik böyle sayarak,
Yirmi değildir uzak.

Sonra, otuz, kırk, elli
Altmıştayız, bu belli.
Haydi çabuk sayalım,
Sona sıfır koyalım.

Yetmiş, seksen, doksan, yüz;
Yüzde hesap görürüz.
HASAN ALİ YÜCEL

60
ZERDALİ AĞACI
Havalar güzel gidiyor
sen de çiçek açtın erkenden
Küçük zerdali ağacım
Aklın ermeden.
Bak kurt gibi kalın yapılı
Görmüş geçirmiş ağaçlara
Küçük zerdali ağacım
Pişman olursun sonra.
Şimdi okşar gibi hafif hafif
Bir gün yerden yere çalar rüzgar
Küçük zerdali ağacım
Bakma güzel gitsin havalar.
Sallansın dalların çocuklar gibi
Bakma güneş ısıtsın varsın
Küçük zerdali ağacım
Sonra donarsın.
Zemheride bahar mı olur
Akşamları seyret anlarsın
Sakın erkenden çiçek açma
Küçük zerdali ağacım...
CAHİT KÜLEBİ