sanat ve toplum ilişkisi-sanatın toplum üzerindeki etkisi
Iremnamlaltnta
6 views
16 slides
Sep 22, 2025
Slide 1 of 16
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
About This Presentation
Sanatın toplumsal etkileri ve toplumların bu konudaki tepkilerini aktarır. önemli sanat eserlerinin içerikleri.
Size: 1.47 MB
Language: tr
Added: Sep 22, 2025
Slides: 16 pages
Slide Content
SANAT VE TOPLUM
Sanat toplumsal bir üretimdir. Sanatın oluşması için mutlak anlamda toplum gereklidir. Yani insan gerçeği sanatın yapıcısıdır. İnsan olmadan sanat olmaz; dünyevi ve insani bir üretim alanı olarak sanat doğrudan insanlar, toplum ve kültürle ilgilidir. Sanat ve toplum iç içedir, birbirinden ayrılamaz gerçekliklerdir. Sanat psikolojik, felsefi, estetik açıklamaların ve anlamaların yanında toplumsal yani sosyolojik açıklamalara da izin verir. “Sanatın estetik özünü toplumsal olaylar, insanların toplumla olan çok yönlü ilişkileri oluşturur. İnsanın bilincini belirleyen onun toplumsal varlığıdır. Estetik yansıtmanın konusu her zaman insandır. Tek bireyden hareket ederek genelleştirmeyi gerçekleştirir. Her estetik yaratmada iki önemli faktör vardır. Bunlardan biri bireyin arzuları, tutkuları ve özlemleri, diğeri ise toplumun istekleridir.” (Ersoy, ty : 52).
Toplum ve sanat karşılıklı etkileşim hâlindedir. Sanat toplumsal yaşamın değişik alanlarında yer almaktadır. Sadece sanat âlemine yahut sanatçıların dünyasına sıkışmış değildir. Toplumsal yaşam sanatın gerçek kaynağı ve alanı olmaktadır. Sanat, ekonomi, coğrafya, çevre, din, siyaset, ahlak, eğitim, aile, boş zamanlar gibi toplumsal yapının kurumları ile irtibatlıdır. Toplumun bütün sınıfları, statüleri ve grupları sanatla ilişkilidir. Toplumsal değişim ve dönüşüm sanatsal değişimle alakalıdır. Sanat ve toplum alanındaki değişimler birbirlerini etkilerler. Toplumsal hayatın geçirdiği dönemler, aşamalar, devirler ve çağlar doğrudan sanata, sanat akımlarına ve sanatçısının zihniyetine yansımaktadır. Toplum ve sanatın karşılıklı ilişkisi her açıdan gözlemlenebilir.
Sanat ve toplum ilişkisinin bir başka görünümü sanatın toplumu yansıtmasında yer almaktadır. Sanat toplumu anlatır, onu yansıtır, toplumdaki gerçeklik düzlemini ve muhayyel olanı terennüm eder. Dolayısıyla sanat toplumu yansıtan bir ayna görevi üstlenir. Toplumda olup biten, toplumsal zeminde kendini gösteren her gelişme sanat aynasında yansımaktadır. Toplumun inanç, kültür, düşünce ve duygu yapıları sanat ürünlerinde kendini belli eder. Bir yansıtma aracı olarak işlev gören sanat aynı zamanda toplumsal bir sorumluluk da üstlenir. Sanatın toplumla ilişkisinde sorumluluk önemlidir. Sanatçı toplumuna karşı sorumlu, toplumun sorunlarıyla içli-dışlı biridir, dolayısıyla toplumsal ödev anlayışıyla yüklüdür. Sanat bir sorumluluktur ve toplumsal iyileşme adına görevler üstlenir. Sanatın ödevi sanatçının gözünde ve vicdanında toplumun sesinin duyulmasıdır. Sanat tüm insan eylemleri gibi toplumsal sorumluluktan tümüyle soyutlanamaz, toplumun gidişinden, toplumsal yapının durumundan kendini uzak tutamaz.
Sanat ve Toplumsal Kurumlar Sanat-toplum ilişkisi, toplumsal kurumlarla sanatın ilişkisini meydana çıkarır. Hemen her toplumsal kurumun sanatla ilgisi kurulabilir. Din, Eğitim, Aile, İktisat, Siyaset gibi temel kurumlar açısından sanat değerlendirilebilir. Böylesi bir değerlendirme sanat-toplum ilişkisinin farklı boyutlarını açığa çıkaracaktır.
Sanat ve Din: Eski toplumlardan günümüze gelinceye kadar sanat ile din arasında sürekli bağlar kurulmuştur. Sanat eserleri insanların inançlarını ve dini ritüellerini yansıtan birer materyal özelliği sergilemektedir. Eski toplumlarda sanat ile dinin içiçeliği ve bütünleşik yönleri görülmektedir (Tezcan, 2011: 69). Kimi zaman sanat dinin hizmetine dâhil olmuş ve onu yücelten bir dile kavuşmuştur. Bazen sanat dini ritüellerin temsili, aktarılması ve tanıtılması açısından da işlevsel olmuştur. Sanat ve din ilişkisinin bir başka boyutu ise dinlerin sanat oluşumundaki rol ve katkılarıdır. Her din kendi sanatını besleyen birer kaynağa dönüşmüş ve sanatkâr o dinin genel atmosferi içinde eserini vermiştir. Hıristiyan sanatı yahut İslam sanatı gibi kavramsal oluşumların kaynağında din bulunmaktadır. Elbette din toplumsal bir kurum olması yönüyle sanatı içerebilmektedir. Toplumsal yapıda etkili bir aktör olan din aynı zamanda sanat alanında da kendini hissettirmekte ve göstermektedir. İslam sanatının hat, tezhip, minyatür gibi türleri yahut bir mimarlık alanı olarak cami, doğrudan toplumsal imge olarak da işlev görmektedir. Bu bakımdan sanat ve dinin değişik açılardan birbirleriyle ilgili oldukları, toplumda tezahür ettikleri söylenebilir.
Sanat ve Aile: Sanat ve aile ilişkisi öncelikle ailenin bir sanat nesnesi olarak yansıtılmasında aranmalıdır. Aile ve aile bireyleri çeşitli sanat dallarının konusu olmuştur. “Ailenin yapısı, değişimi, sorunları, geçmiş ve bugünkü görünümleri sanat türlerinin hepsinde ortaya konan ürünler yolu ile yansıtılır. Sanatçı, yapıtlarında toplumdaki aile anlayışını saptar ya da eleştirir. Sanatçının bu gözlemleri, sosyologların dikkatini çeker ve bu konularda daha sonra bilimsel, sosyolojik araştırmalar yapılır. Sanat yapıtları aile konusunda sosyoloğa bir kaynaktır” (Tezcan, 2011: 78). Sanatın aileyi yansıtan bir alan olmasının yanında bazen aile ortamı sanatın doğuşunda ve öğrenilmesinde etkili bir aktör hâline de gelebilir. Bir sanat alanı olarak aile, kimi sanatların öğrenilmesinde, pratik edilmesinde, sergilenmesinde ve daha önemlisi aktarılmasında önemli görevler üstlenebilir.
Sanat ve Eğitim: Sanat ve eğitim ilişkisi, sanat ve toplum ilişkisinin önemli bir ayrımını ifade eder. Sanatın topluma etkisi, yansıması ve toplumdaki karşılığı eğitim kurumu özelinde daha net izlenebilir. Sanatın kendisi bir eğitim kurumudur öncelikle. Hiçbir sanat yoktur ki belli bir eğitim-öğretim ilişkisine tabi olmasın. Her sanatın bir öğreticisi, bir de öğrenicisi vardır. Dolayısıyla sanatın kendisi bir eğitim meselesidir, bir öğrenme sürecidir. Ancak sosyolojik bir kurum olarak eğitim için sanatın işlev ve yeri daha başka gerçeklere işaret eder. Sanat bir eğitim aracı olarak görülebilir. Sanat yoluyla eğitim gerçekleştirilebilir. Sanatın insanı düşündüren, incelten, meraklandıran, şevk veren, estetize eden özellikleri birer eğitim tekniği olarak kullanılabilir. Eğer eğitimin maksadı insanı hayata, topluma, insana, tabiata ve bütün kâinatı saran hakikate karşı duyarlı, bilinçli ve ilgili bir varlık hâline getirmek ise sanırım sanat bu yolda en önemli kaynaklardan biri olacaktır. Çünkü sanatın insana sunduğu bakış açısı ve bilinç düzeyi insanın incelikli bir varlık hâline gelmesine yol açacaktır. Onun bakışını, yaklaşımını, düşünme biçimini etkileyecektir. Bu yönüyle sanat önemli bir eğitim aracı ve modelidir. Sanat aynı zamanda kimi toplumsal ve insani hususların aktarılması ve tanıtılması bakımından hayati önem taşır. Toplumsal değerlerin aktarılmasında, genç kuşaklara benimsetilmesinde etkili bir kurum olarak işlev görür.
Sanat ve Siyaset: Sanat ontolojik olarak siyasetle içli-dışlıdır. Bu gündelik politik işlere dâhil olma anlamında değildir. Sanat bir toplumsal ve kültürel üretim alanı olduğu için ister istemez siyasetin ilgisine ve etkisine maruz kalırken, aynı zamanda siyaseti etkileyebilir. Öncelikle sanat belli bir siyasetin kendi diliyle aktarılması olabilir. Yani sanat bir siyaset dili olarak işleyebilir. Pek çok sanat türü, bir siyasal imge yaratabilmekte ve o imge etrafında belli başlı siyasetleri gösterebilmektedir. Aynı zamanda sanatçı da kimi zaman bir siyasi figür olabilmektedir. Sanat siyasal iktidarı besleyebilir, eleştirebilir ve onu yadsıyabilir. Yahut sanat bir siyasal iktidarın güdümüne girebilir. Dünya sanat tarihinde bütün bunların somut örnekleri bulunabilir. Kimi yerde sanat eleştirel ve muhaliftir, kimi yerde payanda ve destekçidir. Bu anlamda bir propaganda aracı olabilmektedir sanat.
Siyaset genel manada sanatsal eylemleri ve sanat gündemini belirleyebilir. Siyaset toplumun yönetiminde ve toplumsal yapının inşasında en etkili kurum olduğu için sanatın yönünü, içeriğini, işlevini ve değerini de biçimlendirebilecek bir güce sahip olabilmektedir. Siyasi atmosfer sanatsal üretimin rengini ve yönelimi belirleyebilmektedir. Bazı dönemlerde bazı sanat türleri sönebilir, bazı dönemlerde ise parlayabilir. Toplumsal yapıdaki çalkantılar sanat âlemini doğrudan etkiler, siyasal dönüşümler de sanat üretimini baştan sona etkiler.
Sanat ve siyaset ilişkisi aynı zamanda ideoloji kavramını hatırlatmaktadır. Sanat ve ideoloji meselesi sanatın doğasını anlama bakımından önemlidir. Bir dünya görüşünü, bakışını ve yaklaşımını ifade eden, kişiye belli bir bakış açısı sunan ve bir açıdan bakmayı öneren ideoloji, sanat gibi bütün insan eylemlerine dâhil olabilmektedir. İdeolojik bakış, ister istemez insan sorunlarını sadece belli açılardan değerlendirmeyi, belli bakışlarla yorumlamayı zorunlu kıldığı için eylemleri kısıtlayıcı bir mahiyet arz edebilir. Sanat ve edebiyat da böylesi bir bakış ve yaklaşımdan uzakta değildir. Zaman zaman sanat ve edebiyatın ideolojik bir açıklama biçimi hâline gelmesi söz konusudur. Sanat bir ideolojinin propaganda aracı hâline de sokulabilir. Sanat eserlerindeki ideoloji bazen çok açık ve seçiktir bazen ise kapalı ve gizlidir. Sanat eseri bir dünya görüşünün ve hayat tarzının ifadesi olduğu için ideoloji kolaylıkla sanatta yuvalanabilir. Ama ideolojinin sanata ne kattığı, ona ne tür zararlar verdiği yahut onun olaylarını anlamasına ne gibi katkılar sunduğu her zaman tartışılan bir husus olmuştur. Bütün bunlar sanat ve ideolojinin belli açılardan ilişki kurduğunu göstermektedir.
Sanat ve Ekonomi: Sanat ve ekonomi kurumu arasında doğrudan ilgiler bulunmaktadır. Sanatsal üretim bir yönüyle ekonomi kurumundan etkilendir ve kimi zaman onu etkiler. Sanat ürünlerinin ekonomi alanında bir piyasa oluşturması söz konusudur. Sanatın üretilmesi, yayılması, dağılması, tüketilmesi ekonomi kurumunun içerisinde gerçekleşir. Sanatçının desteklenmesi, onun toplumdaki değerinin arttırılması bakımından da ekonomi önceliklidir.
Sanat ve Boş Zamanlar: Sanat toplumsal kurumlar arasında boş zamanlarla ilişkilendirilmektedir. Boş zamanlar insanların çeşitli etkinlikler sergilediği bir zaman dilimidir. Sanat temel bir uğraş ve ifade biçimi olmasına karşın modern zihnin günü çalışma ve çalışma dışı diye ikiye bölmesine bağlı olarak boş zamanlar içinde değerlendirilmektedir. Boş zaman sanatsal uğraşlarda bulunmak için kurgulanmış ve insanların hizmetine sunulmuştur. Sanat, boş zaman uğraşı olarak kabul edilmiştir. Ne var ki sanatın nitelikleri, özellikleri, sundukları ve iddialarına bakıldığında ne kadar temel bir anlatım ve sunum olduğu ortaya çıkmaktadır. Boş zamanlar kurumu diğer etkinlikleri içerdiği gibi sanatı da içermek durumundadır. “Sanat, insanların adeta teneffüs zamanıdır” diyen Edman (1991: 51), sanatın boş zaman için nasıl gerekli uğraş olduğunu özetlemektedir.
Sanat kültür ve medeniyetle doğrudan ilgilidir. Sanat bir kültür ve medeniyet kurumudur. Kültür ve medeniyet sanatın ortaya çıkma imkânıdır, sanatın nasıl bir sunum ortaya koyacağının yolu ve yordamıdır. Kültür ve medeniyet ufku olmaksızın sanatın oluşma şansı olmaz, sanatı baştan belirleyen temel kaynak kültür ve medeniyettir. Sanatın dili, üslubu, sunumu, tarzı içinde yer aldığı toplumsal yapının kültürel ve medeni seviyesiyle ilgilidir. Ayrıca bir kültür ve medeniyet göstergesidir sanat, bir medeniyeti sunma ve yansıtma birimidir.
Sanat, bir kültür ve medeniyet kurumu olduğu için, kendi biricik tarihinde çeşitli ekoller, tarzlar yaratabilmiştir. Her toplum kendi sanatını üretmiş dolayısıyla kendini sanat aracılığıyla ifade etme imkânı bulmuştur. Bu yüzden bir dünya sanatı, dünya sanat tarihi meselesinden bahsedildiği gibi her toplumun kendi sanatından bahsetmek de mümkün olmuştur. Bir Batı sanatı, bir İslam sanatı söz konusu olabilmektedir. İslam sanatının vücuda gelmesinde toplumsal algı ve dini yaşantı birer kaynak olarak görülmektedir ( Burckhardt , 2005; Leaman , 2010). Yani sanatın çeşitlenmesinde, bir yapı kazanmasında, bir ayrım meydana getirmesinde ‘toplum arka planı’ belirleyici olmaktadır.
Aynı zamanda bir Türk sanatından, bir İran sanatından, bir Alman sanatından da bahsetmek mümkündür. Dünya sanat tarihine bakmak sanatın kendi içinde ne denli zengin olduğunu görmeye yetecektir. Gerek akımlar ve ekoller, gerek sanat türleri gerekse toplumlara ait sanatlar açısından zengin bir birikim kendini göstermektedir ( Güvemli , 1968). Bir kültürün ve medeniyetin ince, işlenmiş, estetize edilmiş, rafine edilmiş ürünlerini ihtiva eden sanat, bütün dünya toplumlarında karşımıza çıkmaktadır. Her biri ayrı ayrı incelenmeyi hak eden sanatlar, bir büyük âlem meydana getirebilmektedir.